2
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
288
Okunma

bir otelin taşlarında
birikmiş çığlıkların gölgesi
temmuz, yine temmuz
daha ne kadar yanabilir insan
daha ne kadar susabilir dünya
bir el tutmazken
bir el yak derken
yanan kimdi?
bedenden önce
yürekleri tutuşturan hangi karanlık?
camdan atlayan hayaller
koridorda sıkışan türküler
dilsizleşmiş bir saz
korkudan değil
adaletsizlikten sustu
ve duydum
bir annenin yanan oğluna yetişemeyen nefesini
bir babanın pencereden düşen umutlara
yetişemeyen bakışını
bir ülkenin göğe savrulan aklını
diri diri nasıl yakılır
nasıl alkışlanır
bunu öğrendi temmuz
bir mevsimin sıcağı değil bu
bir halkın kalbine çökmüş
bitmeyen yangın
her sene küllerinden bir kor düşer
yeni doğan çocukların bile
ruhu yanar
bir ülkenin belleği
bir otelin merdivenlerinden taşar
her taşında bir şiir yanar
her taşında bir insanlık sınavı
utançla mühürlenir
bir çocuğun kalbinde
küçük bir çiçek gibi titrer
adalet umudu
babasının gidişini anlatamaz
dilinde suskun
gözünde yangın
bir annenin uykusunda
yeni doğmuş bebek sesi gibi
çınlar yitip giden
sazın nağmesi
toprağa karışan o sıcak nefes
ona masalları yarım bıraktırır
hala taşların arasında
unutulmamış
bir çift ayakkabı bekler
sahibini
kül dokunmuş iplerinde
bir insanın
umutla asılı kalan son izi
gecenin ortasında
herkes uyurken
birileri hâlâ sayar
yanmış isimleri
sessizce dua eder
çünkü bilir ki
unutulan
bir gün yeniden yakılır
ben
o otelin külleriyle yoğurulmuşum
unutursam
dilimi kessinler
çünkü o yangın
bir binanın değil
benim de içimde
hâlâ yanıyor
ey vicdan
hangi su soğutur
hangi yağmur söndürür
hangi dua yetişir
bir halkın boğazına çöken bu isyana
bir ağıt söylenir
bir ağıt dinler
bin ağıt çoğalır
ve dünya
bir annenin feryadını
hala duymuyorsa
hangi gün doğabilir yeniden?
ben
bu yangının dumanında
nefes almayı öğrendim
acıya rağmen sevmeyi
küllerden bile
bir tohum devşirmeyi
o yüzden susmayacağım
o yüzden her temmuz
yeniden soracağım:
“İnsan, insana bunu nasıl yapar?”
Peri Feride ÖZBİLGE
02.07.2025