0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
167
Okunma
Varoluşun Unutulmuş Aynası
Adım, zamana düşen solgun bir yaprak gibi
hafızaların nehrinde sürükleniyor,
ben ise yalnızca bedenim—
bir heykelin taşlaşmış gölgesi.
Gökyüzü, özgürlüğün ateşini söndürmüş,
gri bulutlar kırık bir şarkının suskun notaları,
umut, yaralı bir kuşun kanadında unutulmuş.
Her sayı, sonsuzluğun kuyusuna düşen bir yıldız;
sıfır, karanlığın kilidinde gizli şifredir.
Soğuk bir mezarın fısıltısı gibi sızar gece,
rüzgârın ağladığı boş sokaklarda yankılanır.
Ruhumla sessizliğin arasında,
başsız bir yılan kıvrılır—
yaşamın keskin dişlerinden yıpranmış,
kendi kuyruğunu kovalayan bir gölge.
Her şey gri…
bir zamanlar canlı olan renkler,
ölümün sessiz bir duasına dönüştü.
Ben, sessizliğin sıcak kucağına yorgun,
karanlığımla dans etmek isterim;
bu, aklın labirentinde kaybolmak,
deliliğin en zarif halidir.
İçimde, sisler içinde eriyen kemiklerim,
suskunlukta çiçek açan dikenler gibi,
bana unutmayı öğretir—
hatıraların küllerinden yeniden doğmayı.
Ve ben, seni unutmak isterim,
yaşamı, ölümün sonsuz ve sakin koynunda,
uyanamamak üzere,
uyumak isterim...
5.0
100% (6)