0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
231
Okunma

Bir gece göğsüme çöktü ağırdan,
Gök delinmiş sanki, yağmur damlalarından
Kör bir kuyu içindeyim, darda, zorda
Sesim yankılanır taş duvarlarda
Bir rüzgar sürükler tozlu tabutu,
Zaman durmuş, yitirir varlık umudu;
Gözlerimde çakıl taşları kadar susuz,
Her hayal, yarım kalmış öyküsüz
Ardımda kefensiz bir mezar yürür,
Adın her taşta yankı bulur, çürür;
Toprak dudaklı bir hoca fısıldar,
“Ömrün haramı göğe sızar, sızar…”
Bir urgan sarılmış kalbimin ucuna,
Her atış bir ilmek, her nefes hüzna;
Bir saat durmuş, kıpırtısız, şaşkın,
Vakit mi biter, yoksa kul mu aşkın?
Gökte çivilenmiş bir ay parçası,
Süzülür gecenin paslı aynası;
Ve yıldızlar, süngü gibi dimdik, suskun,
Sırlar içinde saklı bir mahşer kokusu
Kör kuyulardan taşar bir ezan sesi,
Zifiri gecede bir nur nefesi;
Sanki bir melek düşmüş semadan,
Bir dua soluklanır boş odadan
Ey sonsuz kapılar, aralanmaz mısın?
Ey perde, sırrını fısıldamaz mısın?
Belki de ölüm bir vuslat şarabı,
Hayat ki büyük yalan bir yara iltihabı
Biter yol, tükenir her heves, her gam,
Kalır geriye bir tek söz: “Vesselâm.”
Sedat Kesim
Not: Üstad Necip Fazıl’a ithafen…
5.0
100% (3)