0
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
351
Okunma

kaç şiirle salt rengini bulabilirdi anlam..bir kelime bile kafiyken, binlerce kelime arama telaşları neden di/li zaman kuytularında..
(...)
fısıltılar çoğalır
yokluğunda.
kuytularıma vuran
güneş ışığıdır
bütün parçaların,
bölündükçe
yüreğimin dört
odacığına
çarpan.
bir parça can.
aldığın emanetin
sende kalmayacak olan
mührü.
sokağın
bir tarafında mıyım?
sokak
benim tarafımda mı
bilmiyorum.
bilmeden
içinden geçtiğim anların,
anıların bıraktığı
bütün tortular
tek tek doğruluyor yerinden;
bu ışıksız gölgendir
uzadıkça uzayan
duvarlarımdan...
sözler.
duraksamalar
yutkunmalar
avuç içi sadakatinde
sessiz ve sensiz
ihtilaller
ve tekrarlanıp duran
her şey.
yaşam ve simya.
yaşam ve göç.
yaşam ve sonrası...
diyor ki hiçlerimden biri;
bırAK
kırılsın bütün sözler
ağız boşluklarının
dil tutan yamaçlarında
nede hatırlayabileceği kadar
bir ben kalsın..
aldırmıyorum.
dudaklarımdan akıp duran
bütün eslere ki
yürümek
inandığın bir yolda olmayınca
yitiriyor
patikalar dil bilmez gizemini..
neresinden
başlarsan başla şiire
anlattığın hep kendindir.
ve neden unuttun.
neresinden
başlarsan başla güne.
yaşadığın hep geçmiştir.
eksik susmalar düşerken
dudaklarından
ve eksilirken sensiz
sessiz
gelecek henüz yok..
kapı eşiği yanlızlığı
zamAN ki
neresinden
başlarsan başla
avuç içlerinin çizgisine
gördüğün çizgilerdir.
sana düşen
o
kader.
ahh o keder...
surf yada ayetler boyunca
silerek
benim sandığın her şeyi
özlemler süzülürken
kipriklerinin sarnıçlarından
yolda mıyım...
yolun kaldırım tutan
hangi tarafında,
geliyor muydum bir yerden
ve gidecek miydim
nereye ki
şaşkınlık.
sana alit olmayan
aitsizlik yaşadığın her şeye
duyduğun hayranlık kadardır..
şaşkınım
kelimelerimin savrukluğunu
izliyorum..
gözümün önünde duran
optik cam aralığından
astigmat bakışlarla ki
içinden sen geçmeyen
hiç bir dili konuşmadım
ve b/akmadım bentlerine
ıslak
saymazsak karşımda duran
üç dört ada parçasını
mavi bir denizdir
kıyısında beklediğim
o dalgaların..
çarpmıyor artık saçlarıma
ne iyot
ne de rüzgarın
ıslık bilmeyen yerleri.
şeyler nasıl konuşur.
kuşlar ve diğer canlılar
nereden biliyor olabilirim
bu dili.
öğreten kimse olmadıkça.
her neyse
öğrenmeye değer
bir şey de olmuyor..
kıymetin
susup beklediğin kadar/
değil.
eğil...
ihtirasım ses ve yankı
bırakıyor bedenime
terin kaçıyor genzime
ve ben
deniz oluyorum..
senden sonra…
farklı dokunuyor
kelimelere
parmak uçlarım,
ve zorluyor beni
bilmem kaç zamAnlı
heceler ki
peki o biçimsiz işaretlere
ne demeli?
söküp onları derinden,
anlamlı bir cümle
kurma telaşları,
satır/satır
sana dökülürken.
senden sonra,
tüm boşluklarıma
akıyor ırmaklarım.
bil/emezsin
keskin bir süreç bu/devrim.
iç-sel ayaklanma..
bir hayat avareliği gibi
soluk alma biçimi
hırıltılı ve derin
ıslak sırılsıklam
odaklanma anı ki
büyür bebekleri g¬özlerimin,
güzel haller arifesinde,
sana doğru yaptığım
o yolculukta.
mekaAnsız/zamansız..
her virgül çakıl taşı olur
derinlerinde okyanusun
ve ses/lenişler nokta.
iksir değil bu sır da.
konu sen olunca,
büyüsü düşer harflere
kokunun ve genişler
yüreğimin hacimleri
seni çekmek için
derinlerine, kendime ki
yazdığımda sana/
aktığımda mektup mektup,
sana dökülen her harf,
su/damla ve metin/ler
tutkusu olur yaşamın
tutuklusu müebbetlerde
ve........
bir bakıyorsun..
kirişi sökülüyor
yüreğinin üzerinde kurulu
o ruhların..
yol neden bitmiyor diye
düşünmeye başlıyorsun
o zaman..
düş bozumları bunlar..
boşluğunun fecir vakitleri ki
üzerinde sayfalarca
şiirler birikiyor
kapı aralıklarına çarpıyor
rüzgar/ayaza çıkan sokaklarda.
kimsesizlik ve sessizlik
susuyor ve parmaklarını
mühürlüyor yüreğinde..
bir bakıyorsun/
çerçevelerde arayıp
bulamadığın o yüz
yatırıp seni taşlara,
çarpıyor kir tutmayan
yosunlarını..
mevsimler diyorum,
mevsimler..
sana yakışıyor
bana günler ve geceler.
yol neden bitmiyor
geçip gittikçe uzaklara.
bilemezsin…
ve yar/
duygular dillenince
kuytularımda,
kasıklarıma düş/erken
zerresi her anın
ısırıp alt dudağımı
zirvelerine tırmanıyordum
dağlarımın ki
dağlarım sendin,
ve sen bilemezsin..
yalan söylemeyi beceremeyen
çocukların
düşleri karışıyor gözlerime!
içimden sana
şarkılar söylemek geliyor
çirkin ve kırgın sesimle
ve sen bilemesin..
hiç sorulmamış
bir soruya verilmiş
yanlış bir cevap
gibiyiz şimdi.
nerede, nasıl olduğumuzun
bir önemi yok.
kapatıp gözlerimi ela,
yüreğini çağırıyorum
en derin yerlerime.
tutup ellerini
bırakmak/sızın
zirvelerine tırmanıyoruz
dağlarının ki
umutlanıyor yerin yüzü
umutlanıyor sular
ve kar.
bil/emezsin.
değişmiyor
unutulmasını beklediğimiz
hiç bir iz.
gözlerini aç!
çeke çeke!
saçlarımın kırıklarından
dik karşına hesap sor
hep aynı cevabı
bulacağın bir yüze ki
şşş tamam
-içimdengeldi-
içini yerim derimde
ıslanır dilim.
uslanmak/sızın
ve sen bilemezsin..
ruhumun derinliklerinde
yüreği delen bir iğnenin
ucunda kalakalıp!
camdan kulelere düşen
o gölge
o karanlık ses
ıslak nefes
benim sana
ulaşmayan soluğum
şimdi ki
sen bilemesin..
kaybedilmiş günlerinin
sorulmayan hesabı
ödenmemiş kaç düş
bıraktıysa arkasında.
hayır!
buna izin vermiyorum.
bir şiire benzemesine
izin vermiyorum.
yazmıyorum artık
yaşıyorum.
-tekbaşıma!-
ki sen bilemesin..
yorulup kendinden
bir gün kaçarsın diye
kentime....
içimden deniz geçiyor
yüreğiM!
nefesini tut.
ve dal şimdi içime.
boğulmayan
ve tutuşamayan
ölmeyen ve öldürülemeyen
bir lanetli gibi
yaşamaktan sıkılıp
sana sarılıyorum
bil/emezsin..
(...)