AlıştımŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1994 Yılında Bolu’da bir kooperatifin muhasebe işlerine bakıyordum.
Kooperatifin temeli kazılmıştı. Temelden su çıkıyordu. Suyu kesmek için teleme kireçli taş döşenecekti. Çorum’ dan Bolu’ ya çalışmak için gelen işçiler taşları zemine döşüyorlardı. Benimse bir miktar borcum vardı. Taş döşeme işinde iyi para vardı. Yevmiye bayağı iyiydi. Kooperatif başkanına ben de çalışsam olur mu diye sordum. Kabul etti. Muhasebe işini akşamları yürütecektim. Çalışmak için çukura indim. İşçiler bana daha önce çalışıp çalışmadığımı sordular. Çalışmadığımı söyleyince "Kazmayla sen taşları yumuşat. Bu kolay bir iş" dediler. Kazmayı elime aldım. Her vuruşumda kazma bir sağa bir sola gidiyordu. Beceremedim anlayacağınız. Sonra kürekle doldurma işini verdiler. Onu da beceremedim. Kürekle taş doldurmak çok zormuş. Sonra el arabası ile taşıma işini verdiler. Tahta üzerinde el arabası ile taş taşımak kolay değildi. Sağa sola yalpalayarak el arabasını bir kaç metre sonra devirdim. Temel çukuru çok sıcaktı. Kan ter içinde kaldım. İşçilerden biri "Sen bize bir çay demle, hem dinlenmiş olursun" dedi. Çayı demledim, getirdim. İçerken sohbete başladık. Ben üniversite mezunu olduğumu söyleyince yaşlı bir işçi başladı ağlamaya. Amca niye ağlıyorsun diye sorduğumda "Görüyorsun bu iş ne kadar zor bir iş. Ben bu yaşıma rağmen gelip elin gurbetinde üniversitedeki çocuğum için çalışıyorum. Demek benim çocuğum da benim gibi taş mı taşıyacak. Yazıklar olsun. O zaman ben bu zahmeti niye çekiyorum. Okumanın değeri bu mu?" dedi. Tabi ben de ağladım. Diğer işçiler de. Her okuyanın böyle olmayacağını söylesem de nafile. İşçi epey bir zaman ağladı. Sonun da işe alıştım. Patlayan ellerim nasırlaştı. İşçinin ağlaması beni çok etkiledi ve bu şiirimi yazdım. Ümit tükenince hayat yolunda Kazmaya, küreğe, bele alıştım Bir de baktım ki yolun sonunda Nasırlı patlamış ele alıştım. Kazma, kürek belle ölürüm sandım Çok konuşsam ben de bilirim sandım Gittiğim her yönden gelirim sandım Yoğurdu üfleyen dile alıştım. Genç Aşık alnının terini yerken Bu gönül usanır yorulur erken Çağlayanlar gölde durulur derken Boz bulanık akan sele alıştım. BOLU; 1994 |
yolsuzluğa, yüzsüzlüğe
Yalancılığa, Hortumculuğa vb her şeye.
Oda yetmedi en son Hüseyin Üzmezle
onun yaptığı ahlaksızlıkla, Ahlaksızlıga da alıştırılmaya çalışılıyoruz.
Sonuc..
Tehlike boyutu büyük.
Saygılarımla