2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
103
Okunma
Turna, Allı Turna, dinozor soyu
Balığın solungacına bir vuruyor gagasıyla
Kesiyor alabalığın nefesini
Gözleri açık öylece donakalıyor balık
Şairlere sorarsan yâre postacı yapmışlar
Katil postacı, canavar postacı...
Karıncadan misal verirler
Süleyman’ın karşısına çıkmış deyü
Süleyman kılını kıpırdatsaydı parçalarlardı ihtimal
Yağmur ormanlarında bir peygamber devesi bir çekirge
Kalmışlar karıncaların arasında put gibi
Zerre miktarı oynatsalar kanatlarını, bacaklarını..
Hemen fark ediyor karıncaların davulcusu, zurnacısı, ilancısı
Nasıl paylaşıyorlar yemeğin konumunu birbirleriyle bilmem
Karıncalar Piranalardan daha vahşi bir şekilde saldırıyorlar
Geriye ne peygamber devesinden ne de çekirgeden bir şey kaldıysa ne ala
Katil Karınca, Canavar Karınca
Yaban eşek arılarının evine girince
Ne yavru bırakıyorlar ne de bir yumurta
Karınca, Canavar Karınca, Katil Karınca
Bülbülden bahsederler
Yetim öksüz bıraktıkları canların haddi hesabı yok
Evlatlarını parçalamadıkları ata ana yok..
Kelebekler de bir canavar
Bitler pireler keneler de
Hele fareler, sivri burunlularını gördünüz mü
Canlı canlı yerler aç kaldıklarında insanı
Bizlere vahşi diye kurdu ayıyı aslanı pumayı gösterirler
Timsahlar zaten malumudur şairlerin
Peki ya, kaplumbağaların canavarlıkları
Tavukların saldırısını gördünüz mü böcek ailesine
Ya deryaların karanlığındaki canavarların tuzaklarını
Işıklarla büyüleyip avının nasıl da kurutuyorlar iliğini
Örümcekler damak zevkine düşkündür
Öyle bir sararlar ki avlarının bedenini
İç organları lezzetti bir çorba olana denk beklerler
Sonra da kurulurlar ziyafet sofrasına
Çok değil canavarlaşır insanlar da bu gidişe
Kurtlardan ordu kurmayı öğrenmişler
Aslanlardan sırtlanlardan parçalamayı
Kunduzlardan doğanın dengesini bozmayı
Uzar gider bu hikaye
Çöllerden kutuplara, dağlardan ormanlara
Otlaklardan derin vadilere
Her noktası canavarların hüküm meydanı.
5.0
100% (3)