1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
104
Okunma
Elmas nerede, diye sordu,
her seferinde, içindeki yangınla.
Cevap hep aynıydı:
Elmas aha gitti.
Sana ahh getirecek, dediler.
Ben karnındayken
beraber inermişiz kuyuya,
kuyudan ahh alırmışız.
Şimdi bensiz gitti,
demek ki aha.
Yıllar sürdü.
Evin önüne bir musluk yapıldı,
ahh akacak ondan.
Akıyor işte,
toprağa düşüyor her damla.
Ama Elmas hâlâ yok.
Musluğun başında bekledim,
ahh damlalarını saydım.
Topraktan çamur alıp
ellerimle heykelcikler yaptım:
kuşlar, atlar, insanlar...
Belki gurur duyardı,
ellerimle neler yaratırdım.
Çamur üstüme bulaşmamalıydı,
yoksa sopa sorardı:
"Şimdi ne giyeceksin?"
Minik bedenimde yankılanırdı izi.
Gece gündüz aynı giysi,
ama hep bir çiçek gibi
güzel ve mis kokardım.
Sonunda Elmas’a kavuştum.
Yıllarca toprağın derinliklerine inerek,
ellerimle,
hasretle,
Onun kollarına vardım.
Hatice GÜZEN
5.0
100% (8)