0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
113
Okunma
Yaktığım gemilerle ısınıyorum
suyun bu yakasında
bir kapı arala içindeki şamana
ne Tanrı kaldı ne misafiri
büyük küfrediyor dünya, duyana
ateş ve sis, boyuna…
bu bulutlar toprağın çatısında
haber mi veriyor yoksa tanrıdan
o da yakmış olmalı ki gemileri
gelemiyor uzaklardan
Ne ayet indirmeye çıktığın dağ
Ne örümcek ağ
Ne de güvercin gerdanı
bir is kadar bile
çıkaramadı tanrıyı
saklandığı karanlıktan
su ve öbür yakadan
sırtını yüzerek vardım
denizin kalbine
kurumaktan korkan
bir damla su
tüm dalgaların sahibi
beni kurban et bilmenin töresine
beni al bilinmezliğin ötesine
ne vardı her şeyden önce
ne olacak her şeyden sonra
denizin kalbi
yaktım gemileri
anla dumanımdan
beni sakla kokuna
bir balık bir yosun kadar
korkuyorum insanların yarattığı tanrılardan
ürperiyorum yeryüzünde boğulmaktan
ben buraya kendim geldim
‘bana sığınarak’
dedim ya
yakarak gemileri
yırtarak denizin bağrını
dövüşerek aç ahtapotlarla
kimsenin suçu değil
ne anamın masum teslimiyeti
ne babamın gençlik ateşi
ben buraya kendim
kendi ayaklarımla
geldim
rüzgarların üflediği ruh
taşın merhameti
dağın hasreti kadar
içimdeki büyük boşluğun adını
hayat koydum
ruhuma suretimden
bir mezar oydum.
5.0
100% (2)