Üç Şair / Üç Şiir / Üçüncü Gece / üçüncü Hikaye
Üç Şair / Üç Şiir / Üçüncü Gece / üçüncü Hikaye
Genç kadın yerinden kalktı. Aynaya şöyle bir bakarak, karyolanın kenarına ilişti. Ben bu karenin tek dişi şairiyim. Anlatma sırası bana geldi. Diğer gecelerin aksine bu gece uzun bir gece olacak. Ben sizlerden farklı olarak mutluluğu dolu, dolu yaşadım. Şiirlerim hep mutlu sonla biter. Ama Bu gece burada sonu hüzün dalgaları ile biten yaşanmış bir hikaye anlatacağım. Yıllar önce diye başlayan............... Gözlerimi derin, derin iç çekişleri ile açtım. Başımı kaldırınca Merdivenin en üst basamağında uzun boylu, sarışın, gözlerinin koyu mavisi ta benim yanımdan belli olan bir kız ağlıyordu. Hafiften esen bir yel saçlarını uçurmaya başladı. Merdivenden ağır, ağır inerek yanımdan geçti ve suya girdi. Donup kalmıştım. Parmağımı dahi oynatamıyordum. Su önce dizlerine daha sonra göğüslerine kadar geldi. Hala yürümeye devam ediyordu. İyice meraklanmıştım. Ama o merakım suyun içinde kızın ilerlemesini engellemiyordu. Su önce boğazını daha sonra burnunu geçti. Bir adım sonra suyun yüzünde sadece saçları dalgalanıyordu. Biraz sonra onlarda kayboldu. Karşımda içinde sadece çocukların oyun oynadığı sahil duruyordu. Şok olmuştum. Acaba gördüğüm sadece bir hayal miydi? Kolumu canım yanıncaya kadar çimdikledim. Hayır uyanıktım. Gözlerimin önünde bir genç kız boğulmuştu. Ama anlayamadığım şey niye kimse engel olmadı. Benim gördüğümü onlar görmedi mi? Ayağa kalktım. Etrafıma bakınırken merdivenin yanındaki şezlongun üzerinde güneşlenen ihtiyarı gördüm. Bel ki benim gördüğümü o da görmüştür umuduyla yanına gittim, ve sordum: - Merhaba dayı. Cevap verdi: - Merhaba kızım. - Rahatsız etmiyorsam size bir şey sormak istiyorum. Benim gördüğümü sizde gördünüz mü? -Ne gördün kızım? - Bir genç kız biraz evvel yanı başınızda ağlıyordu. Denize girdi ve kayboldu. Boğuldu. Yaşlı adam gözlerini bana dikti ve düşünceli, düşünceli baktı. Önce çenesi titredi sonra gözlerinden bir kaç damla yaş yuvarlanarak bembeyaz sakalını ıslattı. Sessizce onu seyrediyordum. Zaman sanki durmuştu. Nihayet kendini toparlayarak konuşmaya başladı: Demek onu sende gördün? Bu çok eski bir hikaye. Yıllar önce o genç kız bir genci sevmişti. Sevgisi karşılık gördü. Evlenmeye karar verdiler. Aileler isteklerini olumlu karşıladı. Düğünlerinden iki gün önce delikanlı bu kumsalda denize girdi. Çok iyi yüzücüydü.Açıldı, açıldı ama denizle şaka olmayacağını henüz anlayamamıştı. Bir daha geri dönmedi. Ondan sonraki günlerde gör- düğün bu kız sabah oldu mu bu kumsala gelir, akşama kadar nişanlısını beklerdi. Ta ki bir gün mayosunu giyip gelinceye kadar, biraz evvel senin de gördüğün gibi şu merdivenin başında ağladı sonrada denize doğru yürüdü gitti. Çok etkilenmiştim. Sormadan edemedim: -Demek bu olay sizi de etkiledi ki ağladınız? Yaşlı adam yüzünü bana döndü. Akışları içime kadar işliyordu. Yavaşça konuştu.: -O gördüğün kız benim ilk ve tek kızımdı. Eğer akşamları buraya gelirsen, ay denizle öpüşürken kızımın dönüşünü de görürsün. O sevdiğine kavuşmak için her gidişinde deniz onu kabul etmeyip geri gönderiyor. Sevdiği dekan lı bir kere öldü ben ve kızım her gün ölüyoruz. Şair ilişmiş olduğu karyolanın kenarından kalktı ve uyuşmuş olan uzuvlarını gevşetmek için gerinerek, aynanın karşısına geçti. Ve kendi kendine konuşmaya devam etti: -Bu yaşamış olduğum olayı ilk defa sizlerle paylaştım.Rahatladım da. İnanıp inanmamak sizlere kalmış bir şey. H a kadehlerimizi bu gecenin ve her gün sevdiğine kavuşmak için denize giren o zavallı kızın şerefine kaldıralım. (YARIN SON GECE SON HİKAYE - 20-09-1997-çARŞAMBA) Tuğrul Ahmet Pekel |