Hasretle sızlıyor ümmetin yüreği,
Secdeden yükselir meleğin dileği.
“Bağışla onları, bilmez hikmetini,”
Niyazla yankılanır arş-ı âlâ.
Kudüs, hüznün şahidi, vuslatla süslenir,
Taşlarında yankılanır peygamber seslenir.
Miracın hatırası her zerrede dirilir,
Nurla donanır arş-ı âlâ.
İsra’nın
gecesi, hikmetle dokunur,
Sidre-i Münteha’da rahmetle okunur.
Her adımda secde, her durakta dua,
Hakikat yükselir arş-ı âlâ.
Mescid-i Aksâ’nın minberinde nur var,
Yetimlerin duası göklere doğru akar.
“Ümmetim!” diye yankılanır feryatlar,
Merhamet çağırır arş-ı âlâ.
Burak’a binilir,
yıldızlar sustu o an,
Sidre’nin gölgesi nura durdu bir
zaman.
Her perde açılır, sırlar dökülür insan,
Hakikat parlar arş-ı âlâ.
Kudüs’ün bağrında taşlar dile gelir,
Nebilerin yolunda rahmet serpilir.
Hicranla titrer semanın her katı,
Dualar uzanır arş-ı âlâ.
Âdem’in kapısında selamlar yükselir,
Yahya’nın duası rahmeti süsler.
İsa’nın şefkati
gönülleri titretir,
Rahmet taşır arş-ı âlâ.
Beşinci kat Harun, Musa hemen yukarı,
İlahi buyruklar kudretin kararı.
Kudüs’te yankılanır Rabbin huzuru,
Hikmetle dolanır arş-ı âlâ.
Beyt-i Mamur, İbrahim’in durağı,
Sevgiyle dolup taşar her bir ocağı.
Secdede titrer her ruhun yüreği,
Rahmetle iner arş-ı âlâ.
Kudüs’ün göğsünde, miracın şahitliği,
Sidre-i Münteha, vuslatın eşiği.
“Ümmetim!” yankılanır Nebi’nin sevdiği,
Rahmetle parlar arş-ı âlâ.
Yetmiş bin perdeyi aşarken vuslatın,
Kudüs&
8217;ten başlar nur, arşa taşınır adın.
Miracın şerefine, sükûn içinde kâinat,
Hasretle bekler arş-ı âlâ.
Şimdi bir hicranla kalpler seni bekler,
Mescid-i Aksâ’da gözyaşı yüz döker.
Adını anar her dua, umut söyler,
Nur taşır arş-ı âlâ.