Celse celse döküldü kirpiklerim yokluğunun ser sefilliğinde
Görkemden uzak
aşk yaralarım mahşer yerinde tek nefesine muhtaç…
Seni anlam edinen harfleri nesneleri uzun uzadıya yolları
Berrak suların tek bir damlasına bıraktım ve
Sakladım seni göğsümün en ücra derinliklerine
Hazan mevsiminde yaprakların dala gücendiği o yer de
Yüreğim kabulünüm dedi yüreğine… Edalı tebessümlerini tutturdum hüznümün
gül gamzelerine
Durma hadi bir v’akit daha harla yüreğimi…
Zılgıt zılgıt ağıt yakarken Züleyha
Örtündüm iliklerime kadar kirpiklerinden
Çalmadı hiç bir çan
hasretlik ayinime, okunmadı da ezan
Düştükçe
sevdan ateşi gönlüm içlerine
Sükûta sırlandım
Balığın Yunus’a sevdalandığı o yer de...
Meddücezir hülyalarından sonra
Çekildi şimal aydınlığın gözlerime…
Berdel edilmiş hislerin alverliğinde
Aşk kıyamet, yenilgi ve hezimet
Söz açılında
sevdadan yana gönlüm ile dil aramda
Uğramadı hiç bir yelkenli gönlüm kör karanlık sularına
İki gönlün mutabıklık ahdinde
İnfak ettiğim yüreğimi çarmıhın kurulduğu yer de yüreğine… Kır
çiçeklerinin güz hüznünde
Yağmur indiren meleklerin kanadına yazacağım ismini…
Tılsımlı duaların beraat vaktinde
Haykıracağım ismini yedi tabaka yer ve göğe
Kambur düşürse
hasretin
gülüşlerime
Dilimi yaka yaka isteyeceğim seni
Günahların af edildiği o yerde Rahman ve Rahim âlemlerin Rabbimden…
0909
Ensar
gülüşlerin hicretinde
sevda soldu gönlüm,
hasret çiçek açtı…