Paslı Topraklar Altında
Ölüm bir kutunun içine saklanmıştı,çıktı bir gün kutudan,
Bekliyormuş,zamanı geldi de tuttu insanı yakasından. Aldı onu bir daha geri vermemek üzere, Bir daha geri vermeyecek sevdiklerine. Sonra mezarın üzerine dikeceğimiz çiçekleri seçtik, Ayaza dayansın,uzun ömürlü olsun dedik. Biraz kızıl güller ve pembe zamabaklar ektik, Süslenmeliydi bu mezar, bu mezar ruhsuz,bu mezar bitik. Ölü bu güzel çiçeklerin kokusunu nasıl alsın? Nasıl geç kalmışlığın pasları topraktan ayıklansın? Biliyoruz,hiçbir çiçek mezarları güzelleştiremez, Ölünün yatağının yorganı değiştirilemez. Şimdi bu paslı topraklar altında çürüyecek bedenin, Dokunmuştum tenine son bir kez soluğun yok, tenin serin. Keşke son bir kez bir şeyler söyleseydim,söyleseydin. Artık hiç duymayacağım seni ama belki sen beni dinlersin. |