İlk ÖğretmenimİLK ÖĞRETMENİM İlk öğretmenimdi, adı da Mustafa Her parmağında vardı, on marifeti Çabuk kızar, çabuk gelirdi insâfa Gerçeği öğretmek oldu, son marifeti Güzel saz çalar, bazen ney de üflerdi Dersleri eğlenceliydi; oyun gibi Kulağımıza güzel şey de üflerdi "Koşun" derdi; "durmayın koyun gibi" Her On Kasım’da gerçekten üzülürdü Yirmi üç Nisan’da çocuklar gibi şendi Liderdi, her zaman en önde yürürdü Yaydığı ışık, hurafeleri yendi Şeker Bayramı’nda şeker dağıtırdı Et verecek parası yoktu besbelli Dertlerimizi de çeker dağıtırdı Şevkatliydi, munis, mert ve açık elli İğnesi eksik olmazdı çantasında Yüksünmezdi, dikerdi söküğümüzü Paylaşırdı ne varsa sefer tasında Ardımızdan, toplardı döküğümüzü Karşıydı Coni’nin Marshall atığına Sütünü döker, ununu savururdu Muhtaç değiliz diyordu; katığına Üşenmez; gündöndü, buğday kavururdu "Sakın doğru yoldan ayrılmayın" derdi Fazlayı bize, azı kendine saydı İstersen, bedenini siper ederdi "Gibi" olmadı, çünkü gerçek babaydı İlk öğretmenimizdi, ilk gözağrımız Göksel’im, Onunla geçti beş güzel yıl Son haberini aldık, yandı bağrımız Rabbim yattığı yeri "Pür-ü Nur" kıl |
Mustafa Öğretmene layık bir şiir olmuş dostum. Tebrikler