uçsuz bucaksız çöller boz bulanık dağlar mis gibi kokar gülistanlar ne hoş şu eller bir hayalin peşindeydim ışığın belki bir çakılın kim bilir belki de bir sesin
ardıç dalları ardında bitmeyen bir özlemim var çağırır beni hep ırmağın karşı kıyısına rüzgar eser dinlerim onu benle konuşan kim.. biliyorum
her vakit gelecek bir haber getirecek damarlarıma ışık saçacak ve seslenecek ta uzaktan ey geceleri uykuyla dolu saatler bir sepet hurma getirdim size diyecek o hurma ki kızıl güneşten kalma
gelecek her seher vakti özleyenlere bir demet yasemin verecek bebesini emziren ezogelinlere yakuttan bir küpe takacak seyyah olup dolaşacak sokakları ve seslenecek haydi kalk …ben geldim
kara gecelere samanyolu dizecek susuz kısrağa çiy kovasını sunacak çölde ki yaşlı develerin sineklerini kovacak ve her evin bacasına bir karanfil dikecek her pencerenin altında uyuyanlara seslenecek ben geldim barıştıracak tanıştıracak ışık serpecek şu karanlık şehirlerin üstüne
saat gecenin üçü şimdi o denli uyanık gözlerim şu dağın ardından bir hüzün çıkıvermez umarım o var biliyorum... şu sonbaharın son imsak vakti gölgelerde
aydın ve pak bir köşe var oralarda her sesin bir sahibi var boş değildi bu hayat iman var , rüku ve secde var gecenin tam ucunda gönüllere bırakılan bir şeyler var nurdan ışıktan
tan atarken bırakın öyle dur duraksız öyle soluksuz koşayım uçsuz bucaksız çöllerin sonuna boz bulanık dağların en ucuna uzaklarda beni çağıran o sese varayım
varayım o sese rüzgarın çayır çimeni tanıdığı gibi ilahi huzur gibi ılık bir esinti gibi göçmen kuşların kanat şarkısıyla dolu gökler dört bir yan yağmur
bu sabah gitmeliyim kederli bir bulut gibi ayakkabılarımı giyip gitmeliyim beni çağırıyor birisi yaşlı çınarların olduğu yere ayakkabılarım nerede
ey hasretiyle gönlümün yandığı erteye gün ışığı bırakmayan gecelerin hatimesi gel de … günlerimin girizgahı ol dudaklarımı kanatan hasretleri bitir içimde siyah perdelerini kapatarak kalbimin nihavendi meftun eden ruhuma sabalar okunsun
ey rüyasına bir ömür bağışladığım ses gel de zulmeti aşıp gelen bengisu pınarlarından içeyim bermurat kalayım bir nefesçik olsun büyülü beldelerde kamete durayım kutlu gelişin aşkına kadir kıymet bilenler aşkına aşk olsun
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ardıç dalları ardında şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ardıç dalları ardında şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bu şiir, içsel bir yolculuğun ve derin bir arayışın izlerini bize aktarıyor. "Uçsuz bucaksız çöller," "boz bulanık dağlar," ve "mis gibi kokar gülistanlar" gibi benzetmeler hem zorluğun hem de güzelliğin iç içe geçtiği bir dünya çiziyor. Bu yolculuk, bir ışığın, bir çakılın ya da bir sesin peşinden giderken belirsiz ama güçlü bir özlemle şekilleniyor. "Ardıç dalları ardında" bitmeyen bir özlem, insanın içindeki mana arayışını simgeliyor; bu özlem, varoluşun en derin sorularına dair, belki de kimliğin ve ruhun köklerine dair bir çağrı. Bu derin anlamlarla örülmüş bize güzel mesajlar veren şiiriniz için sizi yürekten tebrik ederim üstadım.