ÇEYİZ SANDIĞI
Kömürlü trenler gelip geçerdi evinizin önünden
Leylekler göç ederdi çorak topraklarınızdan Sakız ağacına bağlamıştın hayallerini Beyaz düşlerle doluydu çeyiz sandığın Fason gülüşlerle süslemiştin dantellerini Mezata düştün satıldın, henüz onbeşdi yaşın Şiirlere sığmazdı bakışların Oyuncaklar oynardın rüyalarında Acısından yeşermezdi güllü oyalar Kanadı kırılmış leylekler düşerdi gözlerinden Aynalarda dağılırdı parçalanmış suretin Hüzünle yaprak dökerdi, sararmış yastıkların Yağmalanmış çocukluğun, hançerlenmiş gençliğin Rüzgarda savrulan kum tanesiydin Sana sevmek günahtı Kıpkırmızı bir coşkuydu aşk; İçindeki yangını söndüremedi yağmurlar Ay sendeledi kirpiklerinde Irzına geçilen çocuklar aldı vebalini Topraklar utandı bakirliğinden Tarla kuşları kondu korkuluğuna Gittiğin bütün kapılar kapandı yüzüne Kan tuttu şarkılarını, töreler yazdı alınyazını Yüreği yoktu, temizlenecekti namus Erkek kardeşlerin düştü peşine Çalmıştın alnına gecenin karasını Her köşe başında korkuların nöbette Baharlar terk etti iki yakanı Sokak lambaları korkuyla uyandı bu saatte Tren raylarında katl_oldu namus Hayata denk düşen, yağmurlar çekildi dudağından Ardından, anan bile tutamadı yasını, vay anasını! ... ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU |