YA İNSAN OLURSUN YA DA İNSAN
Sistemde rastlantı diye bir şey yoktur!
Öyle olsa, hiçbir rastlantı bu kadar muhteşem olamazdı! ... Düşünün bir! Hayatlarımıza giren kim kendi oluşumuza ayna olmadan öylesine çekip gitmiştir ki!?! Kapalı kapılar ardına sakladığımız, sandıklara kilitlediğimiz, yok saydığımız olaylar, duygular, Küçümseyip görmezden geldiğimiz, sevdiğimiz, sevmediğimiz kişiler hayat denilen bu yolculukta mutlak bir amaca hizmet için gönderilmiştir bizlere. Yaşadığımız her ne ise, acı ya da tatlı bizim hayrımızadır çünkü bizim insan olmak ve insanca yaşamak gibi bir sorumluluğumuz vardır bu evrende. Öyleyse olan biten her şeyi sevgiyle kabul edip, rehberlerimize gerekli ehemmiyeti göstererek, öğretmek istediği şeyleri acilen öğrenmek mecburiyetindeyiz. Biz kaçtıkça, onlar bizleri kaçtığımız şeylerle yüzleştirmek için tekrar tekrar gelecektir çünkü. Soru, ancak biz doğru cevabı bulduğumuzda/verdiğimizde bitecektir. Bu hep böyle olmamış mıdır ?! Unutmayın ki; evrende hiçbir şey kendi kaderine terkedilmiş ve kendi başına hareket etmek durumunda değildir... Sistemin de kendine özgü bir matematiksel zekası, ahengi vardır. Ve hiç kimse bu ahengi bozma yetkisine, gücüne sahip değildir. Kader dediğimiz şey ise; An’ da bizim tercihlerimizle gerçekleşmektedir. Sistemin; ’ya adam olursun, ya adam olursun diye bir kuralı da vardır! Olmamakta ısrar edersek, bizi dışına atacak gücü ve yöntemleri de! Lütfen bir bakın etrafınıza! ’Her kim eliyle yaptığının sonucunu yaşamadan göçüp gidebilmiştir ki bu diyardan!?’ Su testisi hep su yolunda kırılmamış mıdır?!? Sistemde zaman da yoktur! Başlangıcı ve sonu olmayan bir süreci zamana sığdıramazsınız. Her ’an’ birbirinin devamı olarak kendini yaratmaktadır! Buradan bakacak olursak: Ölüm bir son olmadığı gibi, bir başlangıç da değildir! Ölüm bizlerin bu boyutta aldığı negatif ya da pozitif değerler doğrultusunda başka bir boyuta yaşamını devam ettirmesi demektir! İşte bu yüzdendir ki; kaçtığımız her ne ise, Şehirler, evler, kişiler, geçmiş, gelecek... Yaşadığımız An’dan kaçıyoruz biz! Kendini var ettiğimiz An’dan. Bildiğimiz tek gerçeklik biz isek, ki o da muallaktır, dolayısıyla kaçtığımız şey yine ’kendimiz’ değil miyiz!? Peki nereye kadar kaçmak? Nereye kadar kaçacağız kendimizden ve yaptıklarımızın sonucundan? Akıl saydığımız kurnazlıklar, zan’lar bizi o uçurumun kıyısına getirene kadar mı? Mutlak yaratıcı perde kapandı "Kalem yazdı, mürekkep kurudu" diyene kadar mı? Hadi kaçtık diyelim, insan olmadan sistem peşimizi bırakacak mı? Hiç sanmam! Nereden mi biliyorum?! Tabii ki kendimden! Sistemdeki zekayı fark edip, inkar etmeden, kızmadan, yargılamadan sadece anlamaya çalışarak kendine gelen kendimden... Özlem SABA |