Kendine Duran Yalnızca Sapar
Yol geçit verdiğinde ayakkabımı eskitsin toz toprak
Bir çift deri kemik kandan et, bir ökçe vurur gideceğine Sanki sonun üzerinde ince uzun bir telde titrek rüzgarla Havayı sorma canımı üşüten ruhun, cılız paltosuyla seranatı Lambaları koparmasın diye gece hırlayan vahşi sis nöbette Sol yanım kara sağ yanım kar beyazı, ortadakidir şaştı avlamak Ense kökümde gecenin usülü ıssızlık, deverana adım adım Ayak usanır yol uzanır insan canından sıkılır nerede bu varmak Varışa giden gecenin sırtında zincirleşmiş köprüler aşınır Bir çift ayakkabı kamburudur, tılsım gibi giz eder yönü Merkezi nereye dikiliyse bu cismani çubuğun dönecektir Kendine duran yalnızca sapar, sapan vurar vurulan kurban Taşlar atılan yerlerde öç biter, ah tutan kökleriyle yolda kalandır. Her giden değildir yolcu, her ulaşan değildir varmış; ispatına bir ahir gerek. |