Penaltı
Dursun’a
Özlemlerimi yoğurup Sirkeci garında Florya’dan Fayton fayton Toprak sahaya koşar adım krampon izlerini bırakıyorum Elinde düdüğü ile Gestapo Salih’in -koş oğlum -koş oğlum Nidası Babadan yemediğimiz fırçalar gibi Anne ninnisi oluyor Ütülüyor parçalı formamızı Sol ayaklı Ercü’nün gol sevinçleri Unutturuyor diz ağrısını Ağır Ağır Ağrır Kalp ritminden soluk soluğa Dursun’nun son nefesi Hikaye tribün sessizliğine bürünür 86 kışının tarifsiz ayazı Sadece bir resim aralığında Gazete manşetlerini Gözyaşları ile selamlar Saha Ağır ve çamurlu Saha Yeşil bir örtü Saha Yüz on’a doksan metre Kalbin darası Sonsuz gökyüzü Ter soluksuz kalıyor Hüzün birikiyor -Ki Antonius kaç kez Rum meyhanesinde Gözyaşı şişesini doldurmuştur buruk şarkılarla Dem bu demdir Sağdan Sağdan Yıldız takım İsmet oğlu Cemal Penaltı erimi gol olur Sarı takım Kırmızı takımı yener “Sen sarı ile kırmızı Kalbimizin yıldızı” Yaldızlardan öte Öğlenden akşama Faytonun yorgun atları Bir de tren camına Duraklar arası 17 yaşın acısı kalır... Not: Bu şiir 86 yılında Galatasaray futbol genç takımında oynayan ve antrenmanda hayatını kaybeden Dursun Özbek ve benim de hocam olan rahmetli Salih Hoca anısına yazılmıştır. *Salih Hoca : Salih Bulgurlu |
Genç bir insanın hikayesi, anılar ve şaire hissettirdiklerinin yalın anlatımı, olayın bir parçası kıldı beni.
Ah, oysa hiçbir genç insan, hangi nedenden olursa olsun, asla ölmemeli, ölmemeli...
Vefalı ve güzel bir yüreğin hüznü, hüznüm oldu.
Var olsun kaleminiz, değerli kalem.
Daim saygım ile.