Kendimi arıyorum
Cüzi iradem ile nefsimi karıyorum
Atom atom içimde kendimi arıyorum Moleküler yapıdan, terkip edilmiş kür’üm Bunu bildiğim halde, inkârcı ve nankörüm Sanki kendime malik, sanki kendime hakim Sanki hayat çepersiz, sanki yolum müstakim Kendi cahilimden sâdır bitmeyen sual sorgu Atom ötesi alem beynimi eşen burgu Gelecek kaygıları, geçmişin ızdırabı Eğlenirken elimde alıp kırar mızrabı Izan ile süslenip, akıl ile donandım Nebinin(sav) rahlesinde kur’an ile onandım Mahlukatın içinde, özelim, benzersizim. Ademden kıyamete, farklıdır parmak izim Duyu ve duygularım, herbiri ayrı alem Ölçülüp biçilerek, not düşmüş levh-i kalem Can denilen pakette, hedaya’yı şahane Ne inkârda bir yol var, ne küçük bir bahane Doğum ve ölüm anı, biri ilktir biri son İkisinin arası emanet kalan fason Bir ahd ile ödünçtür, hayatım, tabiatım Kalubela da baki, saklı durur biatım. Gaflet gecelerimden son kez uyanıversem Kendi hakikatimin gerçek sırrına ersem Samimî bir tövbeyle beni savursa bora Rahmetiyle arınıp çıkıversem huzura Öyle çok yıkansa ki, nura dönüşsün tenim Elif ve mim arası bitap düşsün bedenim Teşehüd’de dururken, her uzvum gelsin vecde Başımı ayağıma kırdırıp dursun secde Son kez tecerrüt edip masivadan vaz geçsem En ulvi dualardan ebed iksiri içsem Teheccütte akarken birkaç damla gözyaşım Mıhlansın seccademe artık kalkmasın başım |
Cüzi irademle, nefsimi kavuştururum gülistan’ın çiçeğine,
Her bir atomda ararım, hakikatin izlerini geceye.
Gönül bahçemde açarken lale, sükûtla doldu her hücre,
Bilirken varoluşu, nankörlük ettim, ey cehaletin hücre.
Zülf-i mâşukta kayboldu aklım, her düğümde birer sır,
Pervane gibi döndüm, nefsin ateşinde savruldum, ey zühd.
Leyla’nın gözyaşıyla yıkanırken Mecnun’un yaralı ruhu,
Her damla bir inci gibi süzüldü, şebnemle doldu yürek buhrânı.
Sanki hayata hükmedercesine, aldanışta yitirdim kendimi,
Kırık bir sazın teli gibi, her nota ile kanattım gönül gülünü.
Firak rüzgârları esti, çöl kumları vurdu her bir zerreme,
Geleceğin fırtınasında savruldu, geçmişin izleri serap.
Hakikatin aynasında yansırken nurlu yüzler,
Gönül denizine dalıp kayboldum, her damla bir hakikat oldu.
Kendi aklımın oyununda, her düşünce bir düğüm,
Zamanın aynasında yansıdı, her soruda kayboldu yönüm.
Gönül sarayında bir hazine gizli, her cevherde bir sır,
Can denilen pakette saklıdır, ebediyetin emaneti.
Rahmet yağmurlarında yıkanırken, derman bulur gönlüm,
Elif ile mim arasında, son yolculuğa hazırlanır bedenim.
Her secdede eririm, toprağa karışır ruhum,
Teheccüdde süzülen gözyaşlarımda kaybolur dünya gamı.
Öyle çok yıkansa ki tenim, nura dönüşsün her bir zerre,
Her secdede yankılansın kalbimde aşkın nağmesi, nur ile.
Mescitte yankılanırken, nefsimi aşkla teslim ederim,
Elif ile mim arası bir aşk şarabıyla mest olup, ebediyete ererim.
Şimdi, gönül bahçemde yeniden açsam, aşkın çiçekleri,
Her gül yaprağında kaybolsam, bülbülün sesiyle yücelsem.
Rahmet deryasında yıkanıp, arşa yükselsem bir lahza,
Son kez tecerrüt edip, masivadan vazgeçsem, nurla dolsam.
Ve her damla gözyaşıyla, nihayet bulsam aradığım huzuru,
Secdemde kalıp, elif ile mim arasında bitap düşen bedenimle.