Yağmur gözlü
İstanbula her yağmur yağdığında
nefesini duyarım rüzgarın sesinde gökten aşk yağar yavaş yavaş ve damlalar çamurlara karışır yolların ensesinde. İstanbula her yağmur yağdığında gece erken çöker, erken çeker herşeyi içine. Ben pencerede olurum... karanlık bir ağ gibi, ellerimle ördüğüm dalar giderim uzaklara gözlerinse karanlıkta tek gördüğüm. İstanbula her yağmur yağdığında uyku düşmanım olur, dost bildiğim hayaline sokulurum usulca. Şimşekler ayırır benden seni gök kubbe yıkılır birden tepemize gürültüler kopar gelir gökyüzünden ve korkular mezar olur hepimize. İstanbula her yağmur yağdığında ekip otoları geçer pencerenin önünden içinde tutuklu gönüller. Yapraklar yenik düşer yerçekimine bir bir sinsice bir gölge yaklaşır ve içirilir aşkın şarabı dedikleri zehir. İstanbula her yağmur yağdığında bir şair doğar denizin kollarında. Aşıklar sarmaş dolaş gezinir sahilde ve binlerce şair ölür sevdanın yollarında. İstanbula her yağmur yağdığında damlalar süzülür içeri gönlümün çatlaklarından. Ruhum bulutlarda dolaşır, gözlerimde birkaç ürkek yıldırım sırılsıklam bir kedi geçer sokaktan ağlamaklı sesine karışır sesim ve o şarkı yankılanır hep kaldırım kaldırım. İstanbula her yağmur yağdığında ben yağarım, hüzünlerim yağar şehrin en kuytu köşelerine bir taksi durdurur zamanı ve çöreklenir beynimin en işlek caddesine o kördüğüm. İstanbula her yağmur yağdığında gözlerindir tek gördüğüm. |