Hatırasına Saklanan Kadın
Bir ayna gibi duruyorsun karşımda.
Belli ki beni kaleme, kağıda düşüreceksin bu gece. Çok acıyor biliyorum, hissediyorum o acını. İçimin, dışımın en derinlerinde yaşıyorum hasretinin her sancısını. Sus Allah aşkına, sus. Hiç konuşma, biliyorum. Allah’a ettiğin bir yemin, seni boğan bir hasret var içinde. Ağlamalısın kadın... Yatağındaki tüm saatleri uyku yerine "canım çok acıyor" diye ağlamaya ayırmalısın ama sakın kimse duymasın. Sessizce ağla kadın. Dön sol yanına ve yüreğindeki ateşe gözünden sızıversin gözyaşların. Yastığını, bir tek yastığını ortak et o tuzlu suya, üzerine örtüp kendini sakladığın battaniyen ıslanmasın. Alışmadın mı sen, o dikenli telllerin, pas tutmuş civilerin acılarına hala? Oysa çoktan alışmış olmalıydın, sevdanı avuçlarından çivilediklerinde o koca çarmıha. Hani gökkuşağı rengindeki hayallerini uçurmuşlardı bulutlara? İşte tam da o zaman ruhun terk ediyordu bedenini, işte tam da o zaman böyle korkmalıydın aslında. Şimdi bu neyin telaşı kadın? Yıllarca taşıdığın naaşın, avuçlarına dikenlerin batmasından mı korkuyorsun? Hatırlamalısın kadın! Bir rakı balık sofrasında soldu dikenli güllerinin alı. Bir kül tablasında söndürüldü umutların. O masaya buruşturulup atıldı; gözyaşlarının, akan terinin ve tüm duygularının tadını bilen peçete. Bir şarkı mırıldandın "kadehin dudaklarına değdiğinde anda". O şarkıyla ayaklandın o masadan, o şarkıyla uzandın ebedî yalnızlığın en dibine. Yutkunamadın, yürüyemedin, hatta dayanamayıp küfrettin o geceye... Biliyorum sus, sus be kadın! O geceden sonra, akşam güneşinde aradın suretini o adamın. Her fırsatta evime geldim, "işte ayak basıyorum" diye, parmak uçlarını denizin dalgasına uzattıp daldırdın. Biliyorum, onun elleri diye kumları tüm gücünle avuçladın. Bazen bir bank, bazen bir taşa serilmiş havlu oldu yanına uzanır gibi uzandığın. Her gittiğin yerde ondan birşeyler arayıp buldun ve yine her gittiğin yerde ondan birşeyler arayıp bulmalısın kadın. Herşeye alıştığın gibi bu hasret batıklarınada alışmalısın. Sessizce kimseyi rahatsız etmeden hasretini söylemeyi öğrenmelisin kadın. Haydi gel birlikte çıkalım ondan birşeyler aramaya. Bizim sokağın başında yeni açmış yalancı akasya ağaçları var, onlarda kokusunu bulalım mesela... Az ileride bir simitçi var, onun yaptığı çayı içelim, birlikte içtiğiniz çayın tadına benzer, belki hasret giderir hafifler az yüreğin. Ordan çıkıp uzun uzun yürüyelim ne de olsa cadde büyük. Bir köşesinde sarılırsınız, bir köşesinde bakışırsınız, bir diğer köşesinde ilan-ı aşk bile edersiniz birbirinize belkide... Ağlamalısın kadın! Artık o tuzlu su ile yastığını yıkayıp, yükünü paylaşmalısın. Haydi gel, haydi durma gel birlikte ayağa tez vakitte kalkalım. ( Seni Seviyorum Kadın🫂 ) Hamdiye Osman (Hadsiz Kalem) |
Bir iç hesaplaşma mı, yoksa başkasına mı yazdınız
Bilemedim
Her halukarda güzel bir yazı (şiir değil)
Tebrikler.