Diriliş Mahşer'de...
Diriliş Mahşer’de...
Ne kadar sağır, ne kadar çok körsün. Eğer öyle olmasaydın karşında bu cümleyi kurma ihtiyacı duymazdım.Üzülüyorum inan. Bir yanım diğer yanıma "ümit dünyanın en güzel kelimesi" dediği anda, diğer yanım "yazık sana aptal" diyor. İnan bu senin herkesden bir üstünlüğün olduğundan değil, yani boşuna böbürlenme. Hepsi benim aptal yüreğimin marifeti ama o da böbürlenmesin, bana kötülük yapmaktan ileri geçemedi daha.Bir insan bir insana bu kadar değersiz önemsiz nasıl hissetirirdi ki kendini?Sanırım yaşlandım, artık aptal yüregim eskisi gibi kandıramıyor beni. Artık korkutmuyor kayıplar gözümü, örtmüyor süslü cümleler ayıpları, sahte yaldızlı hayaller döndürmüyor başımı. Gerçekleşmeyecek olan o tatlı vaadler geri getirmiyor ağzımın tadını. Derleme, toplama zoraki sevgin yapıştırmıyor gönlümün kırık yanlarını ve aslında sen sadaka niyetine yarım kuruşluk bile sevmiyorsun beni.Artık inanarak sevemiyorum hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi... Bu çok acizce değil mi? Ama arsızdır yüreğim bilirsin ve yine de "bak bu yaşananlar gerçek" dediğim saatlerim de var kendime...İşte tam da o saatlerde sevgimin değersizliği beynimin her hücresinde öyle yer etmiş ki; ani, bilinmedik ama beklenen bir savaş çıkıyor içimin derinlerinde. Aynı vücudun ayrı iki organı sanki birbirlerine hedefte... Hangisi galip gelse, maktûl değişmeyecek biliyorsun degil mi?Demem o ki; ben çoktan öldüm. Bin hoca, bin ezan okuyup ismimi kulağıma üflese, nafile...Benim dirilişim yalnızca mahşerde ve aslında ben, elli iki günü çıkmış, eti kemiğinden ayrılmış bir ölüyken bile, ümitsizce seviyorum seni, işte böylesine... Hamdiye Osman(Hadsiz Kalem) |