1
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
566
Okunma
fısıltılar çoğalttım
yokluğunda
İkindilerime vururken
ışığı günün
güneş ve sen
göz damarıma sızan
perde aralıklarından
yüreğime düşün..
aldığın emanetin
sende kalmayacak olan
mührü.
neredesin..
şiirin hangi çıkmazında
bilmeden yazıp gittiğim
hecelerin gölgelerinin
bıraktığı bütün ağırlıklar
tek tek doğruluyor yerinden;
bu düş bozumlarındır
uzadıkça uzayan
yüreğinden ki sözler,
yutkunmalar
duraksamalar
ve tekrarlanıp duran
her şey..
sen ve düş.
sen ve göç.
sen ve senden sonrası...
diyor ki hiçlerimden biri;
sus..
sesini hapsederek
ciğerlerinde..
sus/
asılı kalsın kelimeler
ağız boşluğunun
dil tutan yamaçlarında ki
bir sen kalmasın.
çıkıp gitsin! içimden..
kifayetsizim
parmak uçlarımdan
akıp duran bütün harflere.
yürürken inandığım bir yolda
kayıyor tabanlarım
patikaların dil bilmez
yamaçlarında..
kapat gözlerini,
nefesini tut.
belki kaybolur
dünya da...
ama
bitmiyor.
sonra
aldırmıyorum.
sevdalar yüklediğim
yüreklere
kirpiklerime bulaşan
sakallarımın sarnıçlarından
sarkan buzlara ki
topuklarımdan tanırım.
kanın aktığı
cam kesiği aynaları.
sırtım mıydı.
omuzlarından eserken yel
kanatlarında kapılarının
yüzüme çarpan.
yolda mıyım...
yolun kaldırım tutan hangi tarafında,
geliyor muydum bir yerden
ve gidecek miydim nereye.
ve sen,
beklediğim en kalabalık
yolculukken..
beklenti.
senin olmayan her şeye
duyduğun hayranlık kadardır.
yazarken sana
ve göçerken sana
kavim kavim
çarpmıyor artık
ne iyot ne de rüzgarın
ıslık bilmeyen yerleri
dudaklarıma.
öğreten kimse olmadıkça.
her neyse
öğrenmeye değer bir şey de olmuyor.
yaşamın bütün anlarından sonra
bir parantez açıp içine
bütün günlerine ve gecelerine
baktığın küçük bir soluk.
çarptı aklına.
hepsi bu...
(...)