Füreya III... Vakit Geçmiş Kunt silüetler yaslanmış ufka Hiçlik duygusunu zerk ediyor insana Müşkül tanığı kesildim Ay ışığını soyan akşamın nefeslendiği efsunlu sularda Baktım Şavkı acze düşmüş Yorgun bedenlerin kırılma vakti Gece saçlı bir kadın uyumuş kucağımda Susup okşadım Duyguları ağda etmiş sakız dudaklı hayalleri Sağır ateşi doldu avuçlarıma Hiç yakmamış gibi Ağır bir gönül ağrısı yayıldı havaya Kokun dedim /Ne tuhaf! Cefakârlara vefakârmış acılar -Karşısındakine kusur buldukça kendini keşfedemiyor insanlar-/ Kaç gidiş var Onca gelmişliğin başlangıcına Her seferinde ilk defa Yine aynı heyecanla dönüyoruz Yorgunluğu saymadan Sahnesinde yalancı alkışların tutulduğu Kaç perdelik bu hayat denen oyun -Her yerde duyduğum eksiklik gittiğim yere varma sebebim oldu- Ayrıntılar farkını dönerken buldu Sen bakma! Kendine yabancısın Çaresiz uğraklığın buyurganlığından geçirmiş seni aynalar O yüz sen değilsin Edilgen beklentin rol sanırlar Oysa onlar çekimine girdiğin sanrılar Oyunlar Oyunlar Kolay değil! Eşkâlin işgalinde sessizliğe direşen korkuların sahtelenişi Bu yüzden baktığın her yüz karanlık senin Ruhun ısındığı ten Minnetinle uyumuşsun zaten Belki de kanun Tazmini zor gelir kaybedilenin Gözlerini aç Ve sadece gözlerinin içine bak Orada o tatlı ve yaşanmışlığın kaygısız günahları olacak Adını unuttum! İkimizden biri yine dokunur belki Aşka aşkla Adınız? Her neyse... Şimdi bir yabancı gibi yolcu ediyorum sizi hayata. |
anılar biriktiriyoruz, anılar biriksin diye anı yaşıyoruz,
bazen yabancı düşüyoruz yaşadığımız günlere