Demir Gökyüzü...Ne bir eksik ne bir fazla Bu boyutunda yaşantımın Arzuladığım tek gerçeğimsin... . . . Saat 06:24 Yüksek kulenin gazelleri susmuşken henüz Devam ediyor halen nifakına şehrimin siyahı Kemiklerimdeki bu sızı Acziyeti kaynaklı itiraflarımın Ve *Dostum Hilkat yine kalmışken dün gece yatıya Tek sebebidir yüzündeki iğrençliği oldu bitti gusüllerin Ki Ne vakit Zehre Susasam Sorgusuz giderir susuzluğumu Terminolojideki tanımına ihanet *dost ... Varolsun! Gece sisinden ayıramadığım duman gibi bu aralar aşk Unutmuşken anahtarımı kapı üstünde Çat kapı ziyaretçisi sarhoşluğumun Paslı sokak lambası sanki Yolunu kaybettiğim aydınlığa . . . Her yeni sensizlik Biraz daha İncitiyor ruhumu şafaklarında kederin Olduğun yerlerdeki suya mahkumuyetin Daha da harlıyor sarısını ateşimin Çift tekrar aslalarındaki mavi balina ıslığı Kulaklarımda çınlıyor Aşkına merdiven aradığında inançsızlığım İmkansızlığın habercisiydi okunan selalar Ölen bir bakireye aitti Çünkü Anne şefkatli ruhun Demir gökyüzü kuşatmasında Sözde atıyorken kalbin Öcündeydi Tanrı halen Aden’in Ulan *şeytan diyor ki; ( kovulacak başka yer yok nasılsa) Haykır! Haykır bir kalk borusu zindeliğinde tutkunu Dayan! Dayan beynine mıh adresindeki sanal kapısına bilinmezin Aklın yolu birdir düsturunda odalarına kilitleyince de çocukları Bir gider ki hasretini! Bahanesi olsun bir diğerinin Saçlardaki sarının şehvet davetleri Karşılıksız kalmasın... ( Yıldıray Kızıltan) |