Suluova Ancak Böyle Rahatlarım..
I..
Şimdi, Üşüyor beni bekleyen şehir Bir istasyon, Ayrılıklar çekilirken İçimde incinmiş uzar bir garip hayat Sabah ayazında hatırlıyorum Hoşlanmasam da susmaz Kıvılcımların da parlayan bezgin rayları Gökyüzünü sarmış sürgün yer gibi Yeniden başlar Hep gider koşar adım Ağlamaklı sevdaları uğurlarken Sabah ayazında bu ilk haykırışı da değildi Korna sesinde uzun uzun soluduğu Rüzgar sesinde dağılır aylak aylak kara dumanları Ve kimsesiz masum ekim gençliğim Ürkek haliyle başıboş bulvarda Kaldırımlara öfkesi sarkmış sırlarıyla Bir kenara koymuşken nedenleri Ayak izlerinde terkedilmiş Ağıtlar döker solgun mor lavinyalar Orada gün içinde içime yerleşen Geçmeyen yalnız yağmur rüyalarım Hüzünlerin şehri mutluluk kısa bir zaman Bir yabancı gibi soğuklar beni yorar Ne küskün mevsimler tüketmişim uzaklarda Eskilerden kalma Ne kadarda değişmiş her şey Kenar mahalle unutulmuş bugün sonbahar Bir şeyler eksik nedense Selamsız bir suluova ayaz vakit Kartpostalların gülümseyen sokaklarında Evlerin açık pencerelerinden artık gelmiyor Saç yağlısı mutfak kokulu misket düşlerimiz Sahi nerede gülerken bile Düşlerimin bakışları arasında Daha kaç kırgın resim eskidi Anlatır hatıra bırakan Bu hikayede çocuk sesli şehir Zamana yetişemesek de olsun Her zamanki gibi söylenen Onlar o tutkulu sürgün kuşlar Bir gün gene dört mevsiminde Kanatlarıyla sessizce dönecekler... II... Ne vakit ışıklar sönmüş Herkes çekilmiştir şimdi evine Hayli zaman geçsede Sokak lambalarının loş ışıkları altında Beklerdi keyifle beni Saatsiz kahvaltı sofrasında hep aynı gözlerle O şehrin suluova gözyaşlarında Sallarken tenhada bile kuyruğunu Unutulmuş isteksiz olmanın Reksin vazgeçer gibi ürkekliği Akmış gözyaşları sinmiş o dut ağacına Kaybolmuş gençlik hayalleri içinde Eski yerinde geçmiş ıssız bir hayat Sadece şimdi o ağır uykuda olan Şehrin uzun dar sokakları artık terkedilmiş Kır düşmüş ihtiyarların çok bilmiş Yabancı süzer selamsız o bakışlarında Dostların tanıdık ihanetini duyuyorum Heyecanlı heyecanlı fısıldaşarak anlatıyor Hatırladığım heybetiyle selimiye caddesinin Akdağ’ın o coşkulu Yarınlara inat tutsak boş kalabalığı Fiyaka düşkünü dalkavuk gözler Rüzgarlı yaprakların sesinde dönüyor Ağlayan toprağında güz hasadı sesleri Suluova tersakan çayının okşayan Akıp giden zamanın ihtişamıyla Sonbaharda bir rüya gibi bir sevinçle kıvrılarak Ağırlar bu hikayede suluova Hanım kız huylu aylak sokaklarıyla... III... Şimdi, dolaşırken Umduklarım mı teselli edecek beni Çocukluğumdan kalan özlediğim izler Sabahçı kahvelerin neşeli kahkahaları Arnavut kaldırım döşeli caddelerin Vardiya değişiminde yasaklı kargaşa sesleri Palikenin duraklayan fayton istasyonları Toprak kokusunu hissettiren Saman pazarı panayır sefası Bir nal gürültüleri arasına karışır hevesler Uzayıp gider nasırlı amelelerin pancar öyküleri Karışır işkembe çağıran o siren seslerine Başıma ne geldiyse Uğultusu geliyor pavyonların ayak üstü Gördüm ki yıllar geçmiş Düşlerimi de yanıma aldım Masalcı çocukları seyrederken Suluova avuntusuyla geçen adımlarım da İkindi günü düşen ilk gölgeler Pek mutlu olanı bulana kadar Ne yazık ki mutsuzluk ve kaçış O buruk sorusuz anılar Ağlamaklı yalnızlık akşam saatleri hatıralar Gece bahçelerinin evlerinde Uzanan masum duvar üstlerinde Üç korner bir penaltılarla bitmeyen Ahbab konuşmalar içimizi ısıtırdı Sırları saklardı Hikayeler ortasında kalan mucize Kimsesiz dans eder palyaço Kimdi o sessizce daha dün gibi Yalnızlığımda onlar yaşamadılar Çam ağaçları arasında şadırvan serinliğinde Yeri ve zamanı yavaş yavaş Acıydı belki sürükleyen Hayat musalla taşında susmuş Talihsiz her ayrılık Bir feryat bir ağıt yükselir anlamını yitirmiş Nasıl bilirdiniz Kimdi o diye soran olursa Hatırı sayılır uğurlanan Belliydi kederi yoksulluğu pişmanlık içinde Her insan için üzülme Ayak seslerinde o bir tükenmiş yolcu Ne diyordum Yoklama ne kaldıysa geride Olurda bir gün karşılaşırsak İnsan bir kez yaşar Belki bir daha gidenler Kim bilir göremeyenler olacak Ve hayat hatıralara küsmüş Belki talih anlamında unutmuş olmalı.. Oysa kader sofraları paylaştığım Öykülerde konuşulur artık Çünkü uzaklara gider her ayrılık... IV.. Zor olan oyunun kuralıdır Bazen bir bakış Güzel anılarda anlatır her şeyi Ben vazgeçmesem de Onu hep görmek isteğim Kaldı ki aşık olunacak kız O mutlu okul günlerinin peşinde Aklıma gelen o ceylan bakışlı Sonbahar renkli suluovalı genç kız Oda yüzevler tadında Bana bakardı Bakardım bende gözlerinin içine utanırdı Ve uzun saçlarıyla Nasıl olduysa Başlayan ve biten bir aşkın veda sözleriyle Ağlayan yağmur gözleriyle terk etti Gitti buralardan kahretti Geçmiş zaman söylenen bahanelerle O güz akşamlarının mektupları Kaybolurken güneş pazar parkında rüzgarlarla Beyaz fiyakalı aracın korna seslerinde Sürgün yer dertli çakırkeyif şarkıları Islık çalar gençlik çağı kulaklarımızda Bir masaldı ne çabuk geçti Ve gitmek zamanı Telaş içinde kaçar gibi Şöyle alabildiğine suluovadan uzaklara Ancak böyle rahatlarım.. |