veda
dökülmüştü gözlerimden sel gibi yaşlar
her yeri kaplamıştı feryat ile haykırışlar derin iç çekmeler çaresizce hıçkırıklar bir veda bile etmeden gidişini duyunca mahsum bir sevgi vermiştim sana bir çocuğun annesine olan ihtiyacı gibi muhtaçtım ben sana muhtaçtım kokuna bir veda etmeden kimsesiz bırakıp gittin hayatın bütün renkleri soldu sen gidince penceremdeki gülün kokusunu almıyorum artık kaçtı ağzımın tadı tuzlumu tatlımı çözemiyorum bir veda etmeden gittin geride bir ceset bıraktın ey zalim sen gittin ya ben öyle kala kaldım dondu gidişinle zaman canımdan can gidiyor mıh gibi çakılmışsın aklıma çıkaramıyorum bir an bir veda bile etmeden gittin ardında bir enkaz bıraktın |