Eski somya
Dışarıda eski bir somya
bekliyor Her santimi hatıra Gelen yabancı ise uçuyor gökyüzüne Haber veriyor gidenlerine Başında ıslanmasın diye eski kurumuş dallarıyla Yanmayı bekleyen ağaç İçi oyuk Bahçedeki zambak kokusunu dolduruyor Yazdığım her şiirde hep bir eksiklik Bu defada hikaye eksik kalsın Kelimelerin vedası kısa olur yetimlerin de akif tütüncü Ben fincandım Sende kahve Ne kadar gidersen git Fala girecek Tortun benim içimde akif tütüncü güvercin olsaydım uçup uçup konsaydım beni seven bir ele akif tütüncü Bir kadında en çok alnı sevdim çizgilerinden yol aldım kalbine Yaşanmışım yaşanmamışım Alnının sıcaklığını dudağıma dayadığım Alın ne kadar unutturabilir ki Dudakta bıraktığı sıcaklıkla geçmişi akif tütüncü Diz kapağımdaki kerme Yine yaptın yapacağını Çocukluğum akıyor İçtiğim bu ilk dublede akif tütüncü çocuktuk O zamanlar küçük Moskova da dene Yeşilyurt’ta yaşardık O kadar azdı ki Kürtler Kürt Aziz Kürt Mehmet Kürtüler işte onları Gedik mahallesinde taşlık verimsiz alana attık diye sevinirdik İçimize almaya yakıştıramazdık Gerçi Kürt nedir bilmezdik Öteki Alevi kelimesini Malatya’da Hüseyin ismindeki arkadaşla dershanede tanışınca duydum Aleviyle konuşuyorlar şuna bak Gökyüzünden düşen taş gibi yabancı bir kelime Ankara da üniversite kazandım Sincan dı Alevilerin çoğu ile tanışmam O gün düştüler yüreğime sevgileriyle İstanbul da üniversite kazanınca daha çok kucakladım Ötekinin ötekisi Türk olsalar da Kürtlerden daha öteki O gün başladı ötekilerle yolculuğum davam Onlar yüreğime inen sıcak kalem Kimi gün hayvanları kimi gün türban taktıkları için ezilen Müslümanları Hrant öldürülünce Ermenileri Ben yoktum artık ötekiler vardı yol taşım Onların taşına basacağıma kendi kalbime basıp yol aldım bedeli elektriksiz tuvaletsiz banyosuz bir konteynerde uzun aylar yolculuk pişman mıyım bilmiyorum değil miyim bilmiyorum bildiğim Akif gibi davrandım akif tütüncü |