Türkü
Beni uzak bir köyde kömür ve süpürge
Çaydanlık devriminden önce Elektrik içer gibi şöbiyet bilinir Vizesiz girerken alın terim Boğazım ağrıdı kekik içtim Sana gözyaşım ile sarılıyorum Allah’ım Sıcak bir Ağustos sabahında Buğdaylar güneşe çatarken Ben utanç ve kömür için Biraz simit satıyorum Gereksiz ceketimin cebindeki şu delikli fır para Biraz ekşi kokulu yorgan arası soba sıcak Titreyen camlar ve bulunca ıslak Yıldızlar bayım yıldızlar Dedemin çocukluğunda ağlamıyordu İki köprü pazar meydanı Kırk teneke sanki gözleri diş diş Elimde simit ve tahin Hepsini doğrayınca gençliğim diriliyor Sana söz verdikçe zaman Kedinin kulaklarına değmiş Başlamış okumaya masalını Bir varmış hep yokmuş İnsan suya düşen gözleri aramış Abıhayat durmuş boğazına Çocukluk kanarken hatıralarında Cengaverler sümbül asmış Toprağın baharına Çağrılan olmadan yaşamaz insan Bir çağıran var ki Yola revan olur her zaman Durma çağır dostunu Çünkü bu türküyü sen yazmadın Birileri de yazmadı Ama sen okudun. |