Şiir değil
hangi asra yolculuk bu elimizde kan ve zaman
keşfedilen bi toprağın farkını hiç anlayamam içimde hüzün varken neşeyi de tonlayamam utanmayanın dudaklarına yakışırken tonla yalan ruhum ki büyük yönetmen ,ısrar etme bu filmde aklını oynatamam delisi çoktur mahallenin yenisi yoktur hep eskiler sanki ölümsüz bir şehrin elektriğini kestiler de kusura bakma tanrım gözlerimi bu karanlık eskitemez senden sonra soğuk ellerime işleyen bi günahkar huzurumu kaçıranın fidyesi ölüm diyor ceplerimde yaşam yokken ne verilir , mesele gün değil çünkü her gün besin diye kendimi tükettiğim öğündeyim göz altlarıma yeni atanmadı uykusuzluk yılların çalışanı onun parasını vermek için gece gündüz çalışırız huzurumuz kaçmasın diye huzursuz yaşayalım da ölü gibi yaşamaya da belki bir gün alışırız |