Hiçliğin Adımları
Yokluğum hiçlikte yok sayılmıyor
Yazılanlar silinsede izi kalıyor Perdeler kapansada Gün ışığı sızıyor odama Kuru bir meşe ağacının dibinde oturuyorum Yapraklarından yoksun Biçare gönül dolmuyor sağnaklar ile Ceviz kabukları zamansız çatlıyor Sığmıyor ellerim ceplerime, üşüyorum Mavi koltuğum çok eskidi Alışkanlıklarım artık çok rahatsız edici Başkalarının sorularına cevap olmuyorum Duvarlarım bom boş Hiçbir resim asılı değil Yabani otlara aldırmıyorum Zira bütün bahçelerim istila altında Durduğum yer kimseyi rahatsız etmez Hapsolmayı da bilirim uzaklara bakmayı da Dönüş yolu çileli ve taşlı Erken kalkarım hayatla yüzleşirim inatla Alın teri dökerim Bazen dilsiz bazen de sağır olurum Ters çeviririm aynaları Belirli belirsiz yolum kesilir Gözlerim dolar ona da sırt çeviririm Nelere sırt çevirmedik ki Çok sevdiğim yıpranan hırkaya Dikenini batıran bir beyaz güle Çıplak ayaklarla yürüdüğüm hiçliğe Kor ateşleri maşasız tutturdu hep bu hayat Merak etmedim Üzülen var mı sevinen var mı? Ne menemdir bilemezsin Kahrımı hep mısralarım çekti Ama hiçbiri şikayet etmedi Odamın lambasına baktım kör olmak için Gönlüme yasak koydum süresiz bazen Manasız bakışlarım aldırmadı gri akşamlara Uzun uzun geceler kovaladı bilgeliğimi Cahilliğin rahatına ancak kavuştum Cennetin en rahat köşesine kuruldum Azap yok, hesap yok, dert tasa yok… |