Çelişkimden doğan hiç...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın çelişki değilmiş
ruh ile beyin arasındaki boşluğu doldurmak zordu// yürek bağıyla ilintili ışıklı köprü değildi çünkü.. -yalnızlığın gücüyle devinirse hayat taşırdı bilinci istediğin yükseğe- inanmanın soyutluğundan us’a çakılan mıh gibi somutluğa geçmesi ve oraya ipek yumuşaklığıya kördüğüm atılması/ Ki.. -çürümüş halatlarla paslı zincirlerle de bağlanabilirdi inanç/ zaafların hükmüyle seğirten vakitlerin her iki koluna da ehil yetenekler girdi.. bir okuma hilafına yüz düşünmeyi yeğledi zihnimin bir kul’aç derinliği/ laisizmden elitizm’e oradan kemalizm’e sürât yaptı ergenci yıllarım yüksek tepelerin seyriyle jakobenizmle birleştiler sosyal mühendisler -dönmeden bakıyordum basiretli kültürel histeriye- yoldan geçenlere alt kimlik giydirdi bir batında ulus devletler ! bizim mahlede lâz memet anadilini kürt hasan da zazaca bilmiyordu bu bahis elli yıl önce ergenokondan sonra cereyana tutulmuştu ki ben yaşıyordum ! benlik ve varlığını nizamiye kapısında bulanlar türk varlığına armağan olsun diyordu orta asya’dan gelenleri dışlayıp/ hâlbuki sscb’nin kucağında büyüyordu filmdeki asıl oğlanlar ! duyguları da alıp örseledi inancımı vakanüvisler/ yüreğim yıllar yüküyle agnostikliğe meylimi eleştirdi.. ’ben’ olmak üst cesareti tarif ediyor hem acıyarak bakıyordu linçlere soysuzluğumu onayladı tek’elli kimlik kartında yazanlar.. reddettim kültürel müslümanlığı,üst kimlik diye dayatılanı hissizliğime yetki verdi hiçlik savurdu ’ben’i mutluluktan uçtuğum istediğim yerlere.... çıkıntı ’bağışlamak’ çıktı kafatasımdan/sadece -verdim- dedim kadavrayla tüm organlarımı// -dünya’lı değildim evren’i zaten sevemedim/devrimsiz darbeler vardı hayatın olağan akışında !! bu özeleştiriyi yarım bıraktım yetmezdi sayfalar ’suçları’ itirafa şaka gibiydi fark ettiğim - ’islâm’a özü’yle inanını’ övmekti yazının amacı yani Filistin’di Gazze’ydi yaşayarak ölenlerdi/ ’şiirlerim özür diledi çocuklardan’ ... ve onları çok güzel anlatan bir makaleyi paylaşmak üzere yazdım tüm bunları..// Bu İbrahimleri kim yetiştirdi ? Biri ak sakallı ahretlik iki arkadaş ikindi namazını beklerken, caminin karşısındaki çay ocağında oturmuş sohbet ediyorlar. Ak sakallı olan birdenbire "Habu peygamberluk da çok zor iştur ha!" demiş, "Ben beceremezdum." Arkadaşı da hayretle "Noldi ula, niye dedun oni?" diye sorunca şöyle cevap vermiş: "Cenab-u Allah, İbrahim’e deyi ki, uşağunu keseceksun. O da kalkayi İsmail’uni kesmeye. Bana hauyle deseydi, girerduk birbirimuze!.." Fıkra anlatmaktan da dinlemekten de pek hazzetmem ama bu fıkrayı da hiç unutmam. Zira komik olduğu kadar "İbrahimî imanın" hakikatini düşünmek için de müthiş bir meseldir. "İbrahim olmak" gerçekten zordur, çok zordur. Lakin, Gazze’ye bakıyorum, hepsi birer İbrahim...Çocuklarının cansız bedenlerine sarılıp nasıl dolu dolu "Elhamdülillah" diyorlar ya Rabbi!.. Bu nasıl peygamberi imandır? Söyleyin ey mutasavvıflar, ey pîrler, ey dervişler, Gazzeliler bu imana sahip olmak için hangi seyr-i sûluk (manevi yolculuk) aşamalarından geçtiler? Hangi dergâhta piştiler, hangi virdi çektiler? O Gazzeli baba, kucağına aldığı kanlar içindeki şehit çocuğuna, "Hazreti Muhammed’e selamımı ilet ve ona ’Babam seni kendisinden daha çok seviyor’ söyle!" diyecek Peygamber aşkına ulaşabilmek için günde kaç bin kez "salât-u selâm" getirdi? Söyleyin ey erenler! Esmaül Hüsna’yı ne kadar çok zikretmişler ki çocuklarının cansız bedenlerini iki elleriyle havaya kaldırıp "Feda olsun senin yoluna ya Rabbi" diyebilecek kadar Allah aşkıyla malul hale geldiler? Gazze’deki İbrahimlerin sırrı nedir? "Nefs-i mutmainne" ve "nefs-i razıyye" makamlarını dillerinden düşürmeyen "ermişlerimiz" bile makam veya mal-mülklerine sımsıkı sarılırlarken, Gazzeliler evlatlarını Allah yolunda seve seve feda edebiliyor?.. Evlerinin bir odasından diğer odasına geçer gibi, hayat ile "öte dünya" arasında sadece incecik bir perde varmış gibi "ayne’l-yakîn" iman etmişler ahirete. Ki, bu iman binlerce kilometre uzaklıktaki Hıristiyan gencecik bir kızı bile hıçkıra hıçkıra ağlatabiliyor "Bir adamın Gazze’de küçük bir kızın gözlerini ve saç topuzunu öptüğü görüntüler... (Ağlıyor.) Ben Hıristiyan’ım... Müslümanların inancına bakış açım sonsuza dek değişti...(Zorlukla devam ediyor) Çok güçlü... Hayal bile edemiyorum... Kızcağızın hayattayken çekilmiş videolarını gördüm...Onun küçük sesi ... O adam kızını cenazeye hazırlarken (kefene sararken) gülümsüyor. Çünkü kızının cennette olduğunu biliyor..." (Hıçkırıklara boğuluyor, artık devam edemiyor.) ABD’li kızıl saçlı bir kadın da yine gözyaşları içinde, "Eğer bir Tanrı varsa, Filistinlilerin ve Müslümanların Tanrı’nın seçilmiş halkı olduğuna inanıyorum. Onların kalplerinde, şefkatli davranışlarında Tanrı’nın delillerini görüyorum..." diyor. Bu Gazzeliler nasıl inanmış insanlardır ya Rabbi... Allah’ın varlığının delili mesabesindeki imanları sayesinde Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar birçok insan Müslüman oldu. Hiçbir şey söylemeden, hiçbir şey anlatmadan sadece iman ederek yaptıkları tebliği, milyonlarca Müslüman matine-suare vaaz vererek yapamadı. .. SALİH TUNA 30 11 2023 Köşe yazısı.. |