AŞK-I SEYYÂLESen tanırsın beni; Aylak gölgelerin alazında, Şakağımdaki kırlardan, Kırık dökük mevsimlerde, Sararan yapraklarımdan, Son duraktaki kabullenişlerde, Kaybolduğum kalabalıklardan, Sığıntı bir özre meyleden, Mahur şarkıların gamından, Geceye emanet edilen karanlıkta, Dönmeyince düşlerin yatıdan, Sen tanırsın beni... Sen bilirsin benim; Kanaviçelere sığmayan yüreğimi, Rengi soluk katran gecelerimi, İlham perilerimin elindeki kalemimi, Ahraz yıldızların dokunduğu gurbetimi, Ölüme denk görünen altı çizili cümlelerimi, Solgun satırlardaki sabırsız iç çekişlerimi, Kahpe rengine çalan fersiz aşk-ı seyyâlemi, Akşamüstülerime çöken mülteci hüzünlerimi, Sen bilirsin... Sen ararsın beni; Yerime birini koyamadığında, Dertlerini bir bavula sığdıramadığında, Hüzünler diken olup bir bir battığında, Yaraların dikiş tutmazcasına kanadığında, Burnunun direği öyle bir sızladığında, Nazlanacak kimseler bulamadığında, Mevsimsiz sabahlara her gün uyandığında, Hayat defterine yazacak satır kalmadığında, Sen ararsın beni... |