20 Eylül Saat:22 suları idi...Yirmi Eylül Saat: Yirmi iki suları idi gidiyorum dediğinde... Yağmur yağıyordu!... Sonbahardı!.. Hüzün kokuyordu, tam yeryüzü ile gökyüzünü birleştiren damlalar... Ve ben ne gökyüzündeydim, ne de yeryüzünde... Gitmeden önceki halini düşündüm de; Evlenmeliydik o gece... O bilinmez şehrin, bilinmez evinde, bilinmez iki insan olmalıydık... Gitmeliydik o gece... Yataktan hemen kallkıp, gitmeliydik belediye memuresinin evine... Münasebetsizliğin en orta yerinde, gecenin o vaktinde, en utanılmayacak hallerimizle evlendir demeliydik bizi evinde.. Ev’lendir... Evli-keyif olalım.. Herşeye inat hayata inat, meydan okuyalım!.. Gitmeliydik de şimdi gitmemeliydin... Bu şiire bir başlık düşünmek zorunda kalmazdım... Devrik cümleler kurmazdım, dumanı tüttürülen bir sigarayla... Bir kahve fincanında.. Titremezdi tenini titreten ellerim... Dudaklarını öpüpte "gül" kokan dudaklarım, bürünmezdi sigara kokularına... Yirmi Eylül Saat: Yirmi iki suları idi gidiyorum dediğinde... Yirmi İki suları idi; başım bulacalı, hatırlayamadım tam saati... Bir fotoğraf çıkaramadım o’andan... Sisle örtmek istemiştim heralde... Yapamadım.. Kandıramadım kendimi yarın için... Yarın da gidecektin!.. Ve zamanı erteleyemezdim... Zaman kaldı Yirmi İki sularında, surlar içinde... Bu şiiri oluşturmak zor sevgilim... kelimeleri birleştirmek!.. Sancılar karnımda iken, ve yağmur arabesk bir şeyken, içime işliyorken bu şiiri oluşturmak zor.. hele bir de yağmurun durmaksızın çıkardığı tını-tın-tın yok mu? ondan hiç bahsetmek istemiyorum... Kayboluyorum!.. Vatan’dı bir yandan senin adın.. Klişe ama gerçeği söylemeliyim; Çiçeğe bürünmüş bir "vatan"!.. Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal demiştim... En miliyetçi halimdeydim.. Helal olsun dökülen kanlarım.. Asker kokan sevgilime.. Geçmişi asker olan sevgilime... Resmiyette de Vatanı Adında Barındıran Sevgilime... Çiçek ismi ve vatanperverliği bir isimde buluşturan sevgilime... Senin gelmeni beklemiştim uzun süre... Gelmiştin... Radikal kararlar alıp, revizyonlar vermiştim hayatıma.. İyi alışkanlıklar edinmiştim... Uykusuz gecelerden geçmiştim... Belki de başarılı sınavlar vermiştim... Hatta belki de o yüzdendir Kişisel bilgiye dayalı bir şiir oluşturma çabalarım... Kişisel bilgiyle bu şiirde seni kendime kapama çalışmalarım ... Kimse ulaşamayacak biliyorum... Gizemin çözülemeyecek... Bende kalacaksın.. Bir Yirmi Eylül’ün Yirmi İki sularıyla birlikte... Gazetelerde kötü haber çıkaran küpür gibi oldu bu biraz... Yirmi Eylül Yirmi İki suları idi... Can avliyle sarıldı küçücük yiğenine.. Öptü onu... Sardı küçük bedenini... Kokladı... Kokladı... Acısını belli etmemeliydi... Daha küçücük idi... Büyümeliydi!.. Ne oldu Ahmet Amca? İyimisin? İyiyim Aslanım iyiyim... Gittin be sevgilim.. Radikal karalarım hava da asılı.. Revizyonlardan bir haber!.. Şimdi... Bu şiir gibi oradan oraya atlayacağım... Anlamsız, kişisel bilgiye dayalı ve gizemli olacağım... Suskunluğumu kelimelerle anlatacağım... Derin anlamlar çıkarmaya çalışacağım, derin yazı sohbetlerimde.. Ve şiirlerle paylaşcağım sarılmalarımı, büyüyen geleceklerin MASALSI HİKAYELERİNİ etkilemesin diye.....! KırmızıKurbağa/20Eylül/22suları |
bir feveran duydum saat 21:34 suları
kan mı akıyordu gözlerden kin mi ?
bir feveran; kavurdu yıktı yaktı !....