Hamza yürekliler
Var mısın
-kim var denince hiç tereddütsüz -ben varım demeye hazır mısın ilk emirde yollara düşmeye giyinip heybet esvabını, korkakların üstüne çökmeye söyle... taşıdığın beden sergiler mi omurgalı bir cesaret titretir mi muhatabını gördüğü yerde ya gözlerin bakar mı en keskininden sıkar mı bir kurşun gözbebeklerin vurur mu zalimi kalbinin orta yerinden dilin okur mu en üst perdeden... söylenmemiş ne kaldıysa geriye mazlumun susturulan sesinden. haykırıp nidâ nidâ ulaştırır mı bihaber umarsızlara kesilen son nefeslerden. ya ellerin parçalar mı zulmü böler mi bin yerinden kaldırır mı düşen hakkı, kırılan onuru, toplar mı dağıldığı yerden. peki ayakların çiğner mi çiğnenen gururların müsebbibini, ezer mi hiç acımadan insanlığın üstünde tepinenleri, şaha kalkan at çiftesinde gömer mi olduğu yere ya yüreğin buğzetmekten başka ne yapar söyle yanar mı kor gibi alev alev yükselir mi içinden harlanan ateş yakar mı katilleri bir bir . sen yokla bakalım önce yerinde mi yüreğin bir et parçasından öte vasfın eşrefi mahluk mu Alâ-yı illiyyine uzanan esfeli safilinden uzak mısın fersah fersah onu söyle. yok bir cesetten ibaretsen eğer bakışların korkuya gebe... ellerin boğacak kadar marifetli ayakların ezecek kadar kudretli değilse, dilin hapis dudakların mühürlüyse Ve yüreğinde ürkek kuşlar uçuyorsa bir köşeden bir köşeye sen dur orada hiç zahmet etme bize yürüyüşünden ölümün korktuğu nazarıyla alemin ürktüğü yeisle düşman, sebatla dost zülfikâr sahibi bilek ’Azhab’daki yiğitler gibi Hamza yürekliler gerek. |
Acımız, âhımız var.
Belli ki günâhımız var.
Lâkin;
mü'mine yeis ve kin yakışmaz
Zirâ;
Rahmân
Rahim
...
... ve Müntakîm
Bir İlâhımız var.
"Ya Kahhar Azze ve Celle"
Eyvallah.