YİRMİ DÖRT SAATİM
YİRMİ DÖRT SAATİM
Dün geceden farkı yoktu bu gecenin de farkı olmadı uyku perilerinin ihanetine uğradım ne kadar başımı yastığa koyup unutmak için uyumak istesem de tutarak elinden düşlerim silüetini getirdiler bana dikenlerle doldurulmuş yastığa sen diye sarıldım öpüp koklayamadım oturup sohbet ettik sabaha kadar meğer ne güzelmiş seninle yanyanayken ne güzel anlaşıyormusuz birlikteyken neler anlattık birbirimize bir bilsen şimdi anlatırsam biliyorum oturup da ağlayacaksın kıyamam ki gözyaşlarına bak yine bir kez daha anlatmıyorum dertlerimi bize dair her ne var ise içime gömuyorum oysa ne güzeldi ilk günlerimiz yanlış anlama yine de güzeliz kavgalarimıza özlemlere hüzne rağmen güzeliz şimdi kendime soruyorum böylesi bir tutkuyla seviyorken birbirimizi nedir bitiren sevgimizi lanet olsun gün ağardı sabah oldu perde aralığından sızan ışık huzmeleri alıp götürdüler benden silüetini sen yokken kahvaltı da etmiyorum lokmalar boğazıma düğümleniyor bu yüzden çay bile demlemiyorum elimi yüzümü yıkadım mı bilmiyorum hemen üstümü giyinip evden çıkıyorum sokaklar boş kimseler yok her neye dokunsam sen kime baksam sen galiba aklımı yitiriyorum kendi kendime söylenerek doğru meyhanenin yolunu tutuyorum ne yapayım paylaşacak kimse olmayınca derdimi kadehlerle paylaşıyorum gün geceye devrederken nöbeti kapatılıyor birer birer meyhane ışıkları ulan bu saatte kapanır mı meyhane desem de nafile çıkıyorum meyhaneden eve nasıl geldiğimin farkına varmadan devralıyorum silüetini teslim ettiğim dört duvardan Efkan ÖTGÜN |