Ölüme Vuslat/Saklambaçpanik atağımın kıyısına örüldü pazar sabahının mahmurcu baştankara gözleri.. rüya yastığında kalmış aşkların eylül kirpiği hazana ulanan kuşluk vakti renkleriyle göğünün hicrankâr eline bırakıyor yalnızlığımı mesafesiz çarpıyordu heyecanım kalbimin camdan duvarlarına.. yaralı gecenin us’una dönüşüyor saçlarımla dağılmış zaman/ ağır bir sevda yüküyle serçe parmağımda dönüyor dünya başımda yetenekli sancılar geziniyor dikenli topuğuyla kimi tökezliyor koşarken incecik ruhumun karanlığında.. solgun mor renkler dudağımda titrerken istemsiz zayıf bir irade çıkıyor küçük dilimden halusinasyona devrediyorum tüm yetkileri korku durağına b’ağlanıyor imkânsızım tanımadağım azrailin biri gelecekmiş hissi var dağarcığımda yalınayakım içimde yanık bir sevda çıkını avucumda kuru ekmek kırıntısı kalan sağlara hoşçakalın’la başlayan kimsesiz yolculuktu bu/ bir de inansam ; güneş’siz sıcağa eğimli kadim rayların duraksızlığına.. işte geliyor.. söylendiği gibi değilmiş ölüm (!) benimle ağır ağır gidecek sırrım fakat ardımda yakılan tebessümlü ağıtları henüz duymadım esprimin kıskançlığında yollara bıraktım cemaatimi hiç kimse’iyi biliriz’ diyemedi er kişi değil-yelin işiydim cesedim kucağımda sessizdi boş sanduka ve el salladı emanete bıraktığım kadavra başındaydım,tozlu beyaz uçsuz ve tabelasız bir boşluğun.. -hasretineydi yıkımım gönüldaşım el’an vuslatındayım/ aşkııımm burda mısın ? elma dersem ... .. |