GERÇEĞİN İÇİNDEN
Ne güzeldir yaş, daha yirmiyle kırk,
Geçerse elliyi hayat hep kırık. Duvara benzeyen sağlam şu vücut, İkinci yağmurda muhakkak yıkık. Yürürken ayaklar hep aynı yönde, Bütün bedeniyle yerlere bakık. Beden muhtaç olduğunda bastona, Baş bile o zaman aşağı sarkık. Akşamları kaybedersin gölgeni, Olmazsın o zaman kendine tanık. Duymamışsan kalbinden bir acı ses, Sana bütün yerler olur karanlık. Aynaya bakıp da küfreden insan, Muhakkak, suyunun özü bulanık, Yalanla kurulmuş bütün bir hayat, Yaşanmamış hikâyeye dayanık. Akıl bile belli bir yükü çeker, Onun için akıllarda noksanlık. Kendini görenler, dönmüş kendine, Her zaman, her yerde bulmuş saygınlık. Sırasıyla gelip gidiyor başlar, Bir yere varıyor bütün şu varlık. Yine de her zaman affeden Allah(c.c.), Etmez, tövbe`deni divânda sanık. Bütün güzel sıfatlarıyla Mevlâ, Bize vermiş hem karalık, hem aklık. Kur`an ile ışık tutmuş kuluna, Güzel çirkin birbirinden ayrılık. Eğer anlıyorsan kendi dilinden, Kalbin de sana yapar tercümanlık. Çünkü o kalp sevgilinin tahtıdır, Or’da bulur, yüce Sultân rahatlık. Geçer yara, hatta kol bacak kırık, Geçmiyor, Eşrefî’nin kalbi kırık. EKREM GÜRER (1989 ÇİÇEKDAĞI) |