BU ÜLKENİN EN TEMEL SORUNU
BU ÜLKENİN TEMEL SORUNU NEDİR?
(Yarım Asırlık gözlemlerim) İnsanlar bir ailede doğar.Sokakta büyür okulda eğitim alır iş hayatında ve sosyal çevresinde olgunlaşırlar... Yaşadığımız ülkeye baktığımızda bu gelişim süreçlerin hiçbirinde düşünmeyi, sorgulamayı ve aydınlanmayı yeterince sağlayamadığımızı görüyoruz.. Sürekli bizlere dayatılan fikirler ve ön yargılar var sürekli bir düşman algısı var mutlaka bir fikrin karşıtlığında olunması gerekiyor... İnsanlar sürekli kutuplaştırılıyor sürekli bir siyasi çekişmezlik içinde. Karşı tarafı anlamak, karşı tarafı dinlemek karşı tarafla empati yapmak karşı tarafa yardımcı olmak ya da karşı tarafı fikirle ikna etmek gibi bir düşüncemiz yok. Biz her şeyin iyisini biliriz. Bir kitap okumamış insan bile karşı tarafın fikirlerini toptan çöpe atabiliyor onu hain terörist ya da yobaz ilan edebiliyor. Etyen Mahçupyanin güzel bir sözü var. Diyor ki laiklar sırf alkol aldıkları için kendilerini modern; dindarlar da sırf dindar oldukları için kendilerini ahlaklı zannediyorlar. Düşünmeyi sorgulamayı öğretemediğimiz bir toplum mutlaka bir fikrin bir gücün veya bir akımın tahakkümüne girebiliyor. Belki de toplum için tehlike sıralamasını çok iyi yapamadığımız için kimleri cezalandıracağımızı bilmiyoruz. Sırf kendi menfaatini düşündüğü için ödüllendirilenlerin yanında ülkenin menfaatini düşündüğü için cezalandırılanlara tanık oluyoruz.. Güzel bir şey ortaya çıkaran insanlar birilerini rahatsız ettiği için mutlaka bir yerden zarar görebiliyorlar darbe alabiliyor.. O birileri kendini müesses nizamın bekçisi gibi görebiliyor... Ancak bir zaman sonra yaptığının yanlış olduğunu anladığında asla özür dilemiyorlar.. Bu topraklarda özür dileyememe gibi bir sorunumuz var.. bunun gizli bir kibirden kaynaklandığını düşünüyorum... Bu ülke için bir değer üreten insanları bırakın korumayı onlara Zarar verilmesine seyirci kalabiliyoruz.. Bunun yanında kendi nefsininin ve egosunun peşinde giden ancak devlete dolaylı zarar veren insanları görmezden gelebiliyoruz. Memleket için pek çok bedeller ödeyen insanlar biliyorum artık kabuklarına çekilip yeteneklerini ülke için kullanmaktan vazgeçtiklerini içim burkularak izledim.. Bu ülkede aradığını bulamayıp başka ülkelere çıkmak zorunda olan yetenekli ve zeki insanlar için bir şey düşünmüyoruz.. Genç, diyor ki ben bu ülkenin ahlaklı dürüst bir ailesinde doğdum büyüdüm en iyi okullarında okudum. Bugüne kadar hiç kimseye zarar vermedim.. Ahlaklıyım Türkiye’de ilk 5 bine girerek en iyi üniversitesinde okudum bir iş sahibi oldum ama hiçbir vasfı olmayan bir insan ekonomik olarak kısa sürede beni çok geride bırakabiliyor.. Bu insanın hangi vasfiyla o parayı kazandığını da bilmiyorum.. Bu olay beni son derece demoralize ediyor.. . Ben böyle bir ülkede neden yaşamak zorunda kalayım ki adaletin olmadığı liyakatın olmadığı bir ülkede neden yaşamak zorunda kalayım diye kendini sorguluyor ve içinde bastırmadığı bir isyana esir olabiliyor. Ben artık bu yeteneklerimin prim yaptığı bir ülkede yaşamak istiyorum Sürekli sarf ettiğimiz bir söz var insanların yüreğini derinden yaralayan en önemli hadise adaletsizlik duygusudur. Adaletsizlik insanın ciğerini parça parça eder O insanı yaşadığı topluma düşman eder O insanı bastıramadığı isyan ateşi ne maruz bırakır. Sürekli bir ekonomik çaresizlik içerisinde olmak insanların geleceğe dair düşüncelerini allak bullak olmasına neden oluyor insanlar neden yaptıkları işte derinleşmeyi bırakıp ikinci iş aramak telaşına düşüyorlar.Bir memur neden sürekli borsa ile uğraşır mesai saati içinde kripto parayla uğraşır ya da ikinci bir iş kurma telaşına düşer. Çünkü yaptığı işten tatmin olmamıştır. Ancak bu işi de bırakamamaktadır.. Bir insan için iki büyük çaresizlik var biri adaletsizlik bir umutsuzluk. İnsanlar yarın bir şeylerin değişeceğine dair umutlarını gerçekten koruyamadikkari bir toplumdan uzaklaşmak istiyorlar. Bir toplumu yücelten değiştiren ve geliştiren üstün yetenekli insanlardır.. Allah her insana aynı zekayı vermediğine göre içimizdeki Zeki insanların ülke geneli için toplumun refahı için enerjilerini tüketmiyorsa bu ülke nasıl gelişecek burcu nasıl huzur verecek hele bir de bu insanları bu ülkede tutamıyorsa bu ülke için proje üretecek beyinleri nereden bulacağız. Hanife Ömer Bin Abdülaziz e diyorlar ki ey halife millet yoldan çıktı bize izin ver bu milleti dayaktan geçirelim. Halife ediyor ki hayır yanlış düşünüyorsunuz siz adalette muamele edin onlar kendiliğinden düzelirler. Adaletin nasıl bir cevher olduğunu ancak adaletli bir yönetimle anlayabiliyoruz. Adaletin olmadığı bir toplumda bereket yoktur Umut yoktur huzur yoktur. Adaletin olmadığı bir ülkede insanlar üstün bir gayretin içine girmezler. Bir ülkenin gelişmesini sağlayan 3 temel faktör vardır Adalet iktisat ve liyakat.. Bu 3 faktörde zafiyet yaşanıyorsa o ülke aradığı huzuru asla bulamayacaktır. Fabrika ayarlarına dönme vaktimiz hâlâ gelmedi mi acaba ? |