DİLSİZ KULLAR YARALI KIRLANGIÇ
DİLSİZ KULLAR
YARALI KIRLANGIÇ Yaralı bir kırlangıç pencereme konmuştu Soğuktan titriyordu kanatları donmuştu Hava buz gibi ayaz her yer bembeyaz kardı Akşam olmuştu çoktan hava birden karardı. Pencereyi usulca açıp da araladım Buğday tanelerini önüne sıraladım Okşadım tüylerini parmağımın ucuyla Baş koydu avucuma inleyerek acıyla Merhametsiz bir avcı acımadan vurmuştu Sürüsünden ayırıp kanadını kırmıştı Gagasından öperek aldım onu içeri Karşı koymadı bana yoktu sanki kaçarı Önce ılık su ile temizleyip pakladım Em sürüp yarasına pamuklarda sakladım Anlamış gibi baktı bütün olup biteni Tüneyerek uyudu ısınınca bedeni Her gün iyiye gidip kapandı tüm yarası Minnettar bakışlarla dedi gitme sırası Günler sonra aradan sıhhatine kavuştu Teşekkür edip cik cik kanat çırparak uçtu Nurgül’üm her ilkbahar aynı kırlangıç gelir Şen şakrak ötüşüyle kendince selam verir Sevgi evrensel dildir bütün canlılar bilir Dilsiz kullardır onlar şefkat ile sevilir. Nurgül KAYNAR YÜCE/ K. MARAŞ |