Genzimdeki acı tat
Sonsuz olasılıktan sadece tek ihtimal gerçekleşti
ve kötülük doğdu Adımı toprağa kazımayı ne çok istediğini söylediğinde sana inanmamıştım İnanmak için daha çok acı gerekliydi bana Yoğrulmuş teninin ardında sen pek de sağlıklı durmuyordun Bozuntuya vermedim kendimi Bölüp atmak istedim katık edilen yer sofralarını Henüz yeryüzüne yayılmamıştı kötülüğün saltanatı Hüküm sürmemişti henüz acıların tanrısı Hephaistos Bir ana çocuğunu aç yatırdığında anlayacaktık hepimiz neymiş çaresizlik Bize bölüştürülen yedi milyar sofrayı Hangimiz daha çok almıştı kendine Demirin küfünü soluyarak zamana kızmak çok da akıl karı değildi Dünyayı tanımak için dört bucak gezmek mi gerekliydi illa Karanlık ve elim bir ütopya yarattım kendime Ütopya ki hiç aydınlanmadı kaç böcek şavkısa da yanmadı ateşi Ütopyamı insanların tahriline aksettirdim Uzun ve umarsız mı olmalıydı illa umut denen fazıla Aldım heybemi molozlarla doldurdum Tektim o yolun başında Gece henüz tanıtmamıştı kendini Yağmamıştı henüz en sert dolu taşları İçimdeki bu umutsuzluk da neyin nesiydi Neydi beni böyle günlerce Tanrı’ya bağlayan Neden kalbim diğer insanlar gibi atmıyordu Neden sanki tüm acılar bende birleşiyordu Bir düşünmek merakı hasıl oldu içimde Düşündükçe zehir zerk etti beynime Kanımda düşünmek zehri doğdu Nüfuz etti tüm organlarıma Mükerrer acılar taşıdı beynim bedenime Zaten kendimi sabitlemişken tufana denize karşı yüzen balıklar kadar kıvrak değildim Cesur olamıyordum kuşlar gibi Anlayamıyordum tabiatı babam kadar Zulmün ekildiği derin kuyular baskıladı cesareti Öyle galesiz bekliyordu insanoğlu bizi sokağın başında Ben hiç gamsız olmadım insanlar gibi Keşke bazı boş kalsaydı aklım Düşünmeseydi hiçbir kederi sarsıntılı engin nehirlerim Neda bir zaman istedim kendim için Hiç olmazsa biraz güleyim diye Gittim durmuş bir saatin zaptettiği zamanlarda yaşadım Kabullenmedi beni oranın vakitleri Bir zaman daha buldum sokuldum yamacına Aksırdı beni zaman attı böğründen diğer zamanlar evrenine Sadece kendimin olduğu bir zamana gittim Şimdi o zamanda bir çarkım Çarpılırdı adı hiç konmamış hikaye o zamanda Yok yutağımda benim öldürücü zehir Zehri parmağımdaki yüzükten içmedim Tutsak düşmedim hiç Beyazıt gibi kör zindanlara Şayet düşseydim kana kana içerdim zehri ölüm çeşmesinden Oysa artık içtiğim su bile berrak değil Gördüğüm kabusların hemen sonrasında ki bir anne sesiyle uyanmıştım o kabuslardan Kınımdan çıkmıştım Kınımdan çıkmamla her şey daha güzel olacak sanıyordum ama olmadı Adın gizli bir muhbirdi Şehrin sokaklarında fısıltıyla söylenen Anılmayası hatıralar dolaşıyordu Dar sokakların salaş barlarında Kendisi giz olan acı tecrübeler Aydınlık denen o şemi vakitlerde ta göğsüne bıçak gibi saplanmalıydı Böylece anmak daha kolay olurdu eskiyi eski güzel vakitlerde |
*** GENZİMDEKİ ACI TAT *** şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...