BİR ASKER GİBİ NÖBETTE...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Ergen sevinçlerin ırmağında yıkandım sonra kuruladım hayallerimi ve uçuşmasınlar diye hayatın derinliklerinde ve dikenli tellerinde mandalladım her birini… Bazen bir iklimdi ayağımın altına serili Örtünün gizinde saat tuttum: Gecenin dili Nasıl ki acımasız ve karanlık ve bağnaz Ölümü öptüm sevdanın renginde Aşklardı çağıran adımı Çığırandı türküler yalnızlığım sol anahtarında Saklı bir bilmece misali Gamlı notaların da ısrarı ile uçuştum doğamın gerçeği idi Mademki şiirin g/izi… İhtimamla sevdiklerimi serdim bu sefer şiire Kuru dere yataklarını da sulamayı ihmal etmedim Yaşımın da yasımın da kıvamında Birikenleri yasa bildim ve mühürledim bu sefer Yaralı yamalı kalbimin dikte ettiği Her sevgiyi taşıdım derine Yetmedi tıkış tıkış küfem İzdihamda kaybolan gençliğim ve matem Yüklü mabedim Martaval okuyanlara da aldırış etmedim Çünkü ben en çok gerçekleri Ah, bir de dinmeyen rüzgârını sevmiştim Hayallerimin Ve örtüştüğüm gizi asla tehir etmedim Sakındım gözümü insanlardan Kimse gözünü benden kaçıran Üstüme alındım Mademki göz teması kurmayacaklardı Feveran ettim yüreğim Yürekten yüreğe köprüler inşa edecektim ansızın anladım Anlatmaya gücüm yeter miydi sahi? Ya da ömrüm… Dikte edilesi acıların rüzgârında Salındığım ruhumun sağanağında Yıkandım bu sefer Bir derviş gibi fikrimi zuhur ettim Zikrime eş değer bir sevgi ile Dikemediğim kadar kendi söküklerimi Dilemmasında bilinmezin Direktif veren kalem gibi Ben ve de sözcüklerim de birer seyyah gezgin olmanın muadili Şu bitimsiz mevsimde Şiirlerimi sürdüm ileri Şahlanan ruhumu kamçıladı İmgelerim ve her biri tebessüm ehli Bir neferden de öte Bendim gizin tekelinde saklı bir peri… Makul olmayan ne varsa yaptım Mağdur olmasın diye nice cana sevgimle can kattım Arsız bir ısrardı peşime düşen sevginin fendi Bir fert olmaktan öte Kucakladığım kadar tüm evreni Nasıl da nasıl da sığdırdım minicik yüreğime Ne de olsa rüzgârın hızında saklı Ne de olsa göğün Yıldız’ı Ne de olsa gösterdiğim sabrı Kutsayandı mademki Tanrı… Ve ertelenmiş bir mutluluğu sundu bana ansızın evren Kaideler ve gizler ve tebessümler ekili yüreğimde Hangi duygumsa nadasa kalan Nifak sokanlara da aldırış etmeden Öne sürdüm içimdeki bilinmeze Denk düşen çocuk kalbimi Sundum altın tepside Hala çocuk kalabildiğim Hala sevgiyi masumiyetle dillendirdiğim Dil yaram neydi ki? Yüreğim yağmalanmıştı madem Matemimle örülü mabedimden Firar eden yaralı yavru bir kuş gibi Gagaladığım kadar içimdeki yalnızlığı Dik başımla dik duruşumla Diklendiğim kadar kötülerin zalimlerin nazarında Neye tekabül ettiğimden öte Ötelenmiş yüreğimden dökülen her zerre Benim kıvancımdı benim asaletim… Benim çocuğum benim dirayetim: Vatanım ve sevdam ve milletim Ve bir Allah’ın kuluna minnet etmediğim kadar Korudum da metanetimi. Top tüfek kuşanmış bir asker gibi Nöbetteydim şartsız koşulsuz Sevdiğim kadar hürriyetimi Vatanına ve İlahi Aşka konuşlu Bir rivayet değildi taşıdığım asa Bir rehavet asla değil gözümü bir dakika dahi kırpmadığım Ödün vermediğim doğrularım Dinmek bilmeyen nazım niyazım Kayıtlara geçtim ben bu aşkı Maralı bir kuş değil Masal kahramanıydı ruhumda uçuşan Hayallerin duvağında saklı matemi ve gizemi Tek bilendi Tanrı Bildirdiğimden öte bilindik en asil duygu: Elbet kuşandığım kadar İlahi Aşkı Kursağımdan geçense her helal lokma Ne de olsa sevgimdi Lokman Hekimin ta kendisi. Bir renk cümbüşü Coşkunun nüansı Aşkın denk düştüğü gün ve gece Anbean büyüyen umudun ve tevekkülün tekkesi Korunduğum da kadar da Rabbin Dergâhında… |