öyle pencerelerden gece vakti yollara dolunaysız yalnızlığın kaç bucak olduğuna bir gölge gibi süzülüp duvar diplerine köşe başlarına bakıyorum
hüznün en koyusunu çalıyor rüzgar kanatıyor up-uzun ıstırapları yağmur yağıyor tenden ciğerlere değiyor soğuk evlerin avlusundan yükseliyor toprağın kokusu kaç kez yuvarlanıyor boşluğa örtüsüz pencerelerden içimin uğultusu
vakitgece yarısı ayrılık saatlerinin saplandığı göğüsde yağmalanan her şey şubattır soğuktur bir kerbela beyti gibi mahzun ve hüzünlü kan revan.
şimdi düşen her yağmur damlası boynu bükük unutulmuş coğrafyalar gibi yalnız ve suskun nereye varacağını düşünmeden her an vuruyorlar beni usulca
yer gizli gök kilitli açamadım kalbin kapısını gecelerce sığınacak uyuyacak bir diz ağlayacak bir omuz arıyorum
hüzünlü bir seda yayılıyor fezaya ağıt oluyor sessizliğin ortasına öfkenin soğuğu kalın bir örtü gibi örtüyor dört bir yanı gök, yıldız, ay dağ, taş ez cümle suskun tüm sözler kadar şimdi ben
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
hüznün en koyusunu çalıyor rüzgar şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
hüznün en koyusunu çalıyor rüzgar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
yüreğin neferi iken sevgiyle yolu kesişenn en çok da içimize ters esen rüzgar
sonsuz sleam saygımla hocam