Konusunu bir hikayeden uyurladığım kendimin yazdığı şiirdir. Hikayenin şahsımla bir ilgisi yoktur. Şehitlerimizin maneviyatına ithaftır.
hiçliğin gölgesini giydiren asker hikayeleri yalandır hep yollarını kaybeden çolpanların şemdinli de geceleri arayan sayeler de yalan yalandır rüzgarın buğulu yelelerinde aşkı eriten sevgiler de cephelere salınan sevgililer de yalan
yüreğinde dilsiz acıları dalgalarca büyütenler deryaya düşürdükleri gümüş aynadır hep paslı ve soğuk... dağ gibi adamların deruni özlemleri uçurumların kuytularında gizli ve açık... güneşi kıskandıran duyguları yalandır hep
ülfetin sırrını fısıldar gibi serperler yollarına arzuları püfür püfür yağmurlarını bir sanemin gözlerinde biriktirir küfür küfür uzarken kalbinin yare bakan tarafı güzelliklerini yontup yontup durur hep bir nehrin kıyısında gökteki hummalı parıltılar yalandır hep
acıyan yerlere değer suskunluğu ilk aşkı ve son aşkı ve aksamayan o eski yürek o şimdi çocuklar gibi o şimdi içine yanaşık biraz ürkek biraz tenha dalına küsen bir yaprak gibi düşük
rüzgar bir başka esmekte zambakların üstünde çiy damlaları gökte bereketli yağmurlar bir başka rüzgara eşlik etmekte onca renk onca ses iç içe ,dalga dalga yayılması bir başka
* of… bugün mutlu olma isteği ve arzusu var içimde bugün ayrılık elemlerimin vücuda getirdiği o zifiri karanlığı o derin felaket girdabını terk ediyorum şimdi nihayetsiz göklere gözlerimi diktim başımın bir kasırga süratiyle döndüğünü hissediyorum sonra biraz yatmışım rüyamda cananı gördüm
şimdi defterimde buna dair uzun şeyler yazmak istiyorum sılayı düşündükçe kalbim sıkışıyor boğulacak gibiyim ah…şu hayatın sızıları ah …şu hicran ah …E. N’in hasret duyguları
of… bu ne ıstırap ya Rab bu ne azap.. şimdi bu satırları yazdıkça heyecandan bütün vücudumun titrediğini hissediyorum neden bu kadar duyguluyum yazdıkça içimde baygın bir sel her tarafı istila ediyor nefesim daralmaya başladı
ah.. “E. N” bu ıssız, meçhul dağ başlarında seni ne kadar düşündüğümü senin için neler çektiğim bir bilebilsen acaba bunu anlayacak mısın yoksa benim sizi unuttuğum fikrine mi kapılacaksın
şimdilik bu kadar kafi etrafta ayak sesi var sana selam “E. N.” saat gece 03.00…
* ufukta ki vadi kadar güzel olmasa da yer yer yeşil alanlar göze batıyor geniş bir arazinin ortasından süzülen derenin kenarındaki bir ağacın altına oturup da ufkun içine doğru bakarken yazıyorum
yeşilyeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi saçları dağılmış baş açık ve yalın ayak rüzgar gibi koşan kardeşim düştü aklıma kendi elimle defnettiğim zamanı hatırlıyorum
önce koca ovaya baktım sonra gökyüzüne sonra toprağa, sonra rüzgara bağrı yanık anadır gördüğüm ciğeri dağlı babadır ellerine kapandığım gördüğüm tülbende sarılı göz pınarları kurumuş candan arda kalandır
* kızılçam ağaçlarının ince yapraklarına aktı gece yıldızlar parlak birer nokta gibi durmadan çoğaldılar sessizce karanlığın ardından nurlu yollar bıraktılar geciktim, hem de çok geciktim bu hüzün yüklü havada nefes almak canımı acıtıyor dünden bugüne düşen acılar alevsiz ateş gibi parça parça yakıyor
sol yanım donuk ama zararı da yok zira bir bedenden eksilen yürekten eksilen gibi değil ah ki rüyalarımı attım karanlık denizlere yüzüme savrulan esintilerin zindanlarındayım derince kederli olabildiğince acılı bir gecenin tam da ortasındayım saat 23.00
ey mehtap yüzünü kalbime çevir ki üzgün ruhum ve sıkıntılı kalbim yorgun denizin dalgalarına karışsın rüzgar, kabarmış topraklara ulaştırsın nefesimi nefeslensin her bir karış adım adım
ey hırçın esen lodos yaramı sar üzerimi ört gör ki üzerimde taşıdığım kur’an’dan başka vasiyetim yok acıma merhem olan “E.N”den başka yarama hasret basanım yok saat 01.00
* ah ..”E.N” o altın kumlu koylarda başını taşlara vuran üzgün dalgaların divane esintisi o yeşil ekinlerin üzerinden yol alarak beni yorgun düşüren şiddetli rüzgarların acıklı sesi ben bu kızıl akşamlarda seni uyuman için annelerin kederli ninnilerine bıraktım
dili tutulmuş yetimlerin avuçlarındaki cennet kokusuna sevda nakışlı mendillerin her bir katına saldım gelinlik kıza kurbanlık koça askere giden yiğide yakılan kınaya karıştırdım
ah ..”E.N” ben seni bu pek karanlık ve pek soğuk zamanların en sıcak anlarında bir sabah namazı vakti sığınaklardan yükselen tekbir sesleriyle sıklaşan saflara emanet ettim
ah ..”E.N” ben seni hıçkırıkların eşliğinde iri tespih tanelerinin huzurlu aralarına dualarla şifalı bir nefes diye uğurladım gece ve gündüzün birbirine karışmış kanlı kokusunda ateşlerin tam da arasında kan suyuna saplanmış bedenlerde gördüm gülümseyen yüzünü
* ah ..”E.N” bu üzgün gecede solgun yaprakların arasından toprakla birlikte seni çektim içime ah ki kan doldu yüreğime bilemedim estiğin hangi sancılı bahardır rüzgarın başaklara vurduğu iniltilerdin
ah ..”E.N” özlemin ekinlerin üzerinden geçerken şu suya nazarlık dağ hep bir yumruk gibi karşımda hasretin ve acının toprağa düştüğü vakte güneşinin ışıklarıyla birlikte bir daha geri dönmedi ebabil kuşları
şu günüm yani şu yaşadığım gün bir de hayallerim gittiği yerden geri dönmedi şu ayaklarıma dolanmış üzgünlüğüm kaldı geriye birde gecikmiş olan gözyaşları ah ..”E.N” ağlayamıyorum bugün günlerden cumartesi
* ah ..”E.N” sen kapalı ufuklara tünemiş vahşetlere denk sabah uyanmalarının acısına ağla ağla diyorsam ölüm yağdıran göğe ölü püskürten yere ağla
kan kırmızıgecelerde ölüm kusan seslere ve meleklerle beraber besmele çekenlere ışığını saklayan yedi kandilli süreyyaya toprağın feryadına ağla
ah ..”E.N” dünya yaratıldığından beri böyle görülmedi yeryüzü yeryüzü hiç böyle bir gün görmedi gündüz ve gece bu yerde ay ve güneş ışımasının gölgesinde saçları üşüyor toprağın
bir sağanak yağmuru altında acısı ıslanıyor onbaşının suların, ağaçların, kana bulanmış ekinlerin derdi aynı ağla ki yelken açan denizciler bir daha dönmeyecekler şimdi bir çatışma anından yazıyorum
* bu akşam yemeği yedikten sonra kabak, nohut, tarhana çorbası memleketlim sevdikleri için türküler söylemekte hafıza gazel söylemesi için rica ettim şimdi artık her taraftan gazel, naat, ilahi nameleri işitiliyor vatanı için çarpışmadan ölme düşüncesi şehit olma hissiyatı cepheye giden her askerde mevcut
saat 15.20 vadiye giden yamaca çıktık solda çok eski zamanlardan birkaç mezar çoğunun üzerinde hiçbir işaret yok bazılarında birer ağaç dalı iki üç tanesinde de kırık mermerler okudum şehit düşen askerlerin isimleri yazılı
ve şimdi doğrusu kalben pek sarsılmış bir haldeyim kim bilir nasıl bir naz-u niyaz içinde büyümüş ne hazin ki bir anne ve babanın şefkat ve merhameti ile sevilmiş bu vücutlar şimdi nerede yatıyorlar
ah ..”E.N”em şimdi düşünüyorum şehit olursam bende mi böyle solgun yapraklı birkaç kel ağacın dibine gömülüp terk edileceğim bana da aynı akıbet mi gösterilecek
* haziranın ilk haftası 8 haziran 1998 günlerden pazartesi şahadet günü
saat 11.00. çatışmaya girdik top ve tüfek patlamaları şimdi biricik onbaşın yaralandı allahaısmarladık ..”E.N”
ah ..”E.N” gidenlerin peşinden sürüklenirken önce boynu bükük ekinlere baktım sonra gabara sonra altın ışıklı aya ve selamla gelen rüzgara
sonra hasret dalgalı dağa kanlı zarfın üzerine yazılı kelime-i şehadete anadan, yardan, ocaktan ayrılışı teselli eden ey rüzgar götür beni gittiğin yere ruhumu şad et bir Fatiha fısılda kulaklarıma sevindir beni
ah ..”E.N” sende kapalı ufuklara tünemiş vahşetlere denk sabah uyanmalarının acısına ağla ağla diyorsam ölüm yağdıran göğe ölü püskürten yere ağla kan kırmızıgecelerde ölüm kusan seslere meleklerle beraber besmele çekenlere son elvedalara ağla
* saat 11.15 zavallı naci evladım gibi sevdiğim yavrum defterine emanet ettiğin hislerini bir peder, bir ağabey yakınlığıyla okudum
naci’m, pek genç ve körpe iken kara topraklara emanet ettiğim o sevimli vücudundan uzak kalmak hem benim hem de bölük askerlerinin telafisi imkansız büyük bir kaybıydı yalnız benim ve bölüğün mü ya
son cümlesi virgül ile yarım kalmışlığa yazgısını bitiremeden şehit olana tüm türkiye ağlıyor şimdi ruhun şad olsun
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
şehit onbaşının günlüğü şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
şehit onbaşının günlüğü şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Askerlikle alakalı bir anımdan söz edeyim size. Bir yakınım asteğmen bir ilimizde. Orduevinde animüdahale timinden sorumlu. Şehitlerle haşır neşir bir insandı. Yıl 1993.
Bir gün orduevine gece 01. gibi askeri bir timle bir şehit naaşı bırakılır. Getirenler yol yorgunudur, uyurlar. Bizim genç nöbetçi... Uykusu yoktur. Naaşın olduğu araca gelir. Bakar. O sırada çok güzel, ayva kokusuna benzer bir koku alır. Hayret eder, uzaklaşır. Sonra tekrar gelir. Adı meçhul, mest edici kokuyu tekrar alır. Ve bu hadise kayda geçer. Bu olay. Şehidin ne ve kim olduğunu beyandır.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Vatan sağolsun. Çok saygımla Üstadım.
Şehit onbaşıya Allah'tan rahmetler diliyorum üstadım... Ne kadar üzücü bir durum hele sizin için daha aa büyük bir acı, yapacak bişi Takdiri ilahi.. Kaleme alan ahde vefa yüreğinize çok teşekkürler. Sonsuz saygılarımla...
Çok teşekkür ederim Üstadım Konusunu bir hikayeden uyurladığım kendimin yazdığı şiirdir. Hikayenin şahsımla bir ilgisi yoktur. Şehitlerimizin maneviyatına ithaftır.
Çok teşekkür ederim Üstadım Konusunu bir hikayeden uyurladığım kendimin yazdığı şiirdir. Hikayenin şahsımla bir ilgisi yoktur. Şehitlerimizin maneviyatına ithaftır.
Bu vatan için canlarını feda eden tüm şehitlerimize Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyorum mekânları Firdevs cenneti olsun inşallah 🙏 Muhteşem güzellikteki duyarlı yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım. Kalemine ve yüreğine sağlık diliyorum. Sonsuz selam ve saygılarımla. Allah'a emanet olun.
Bir yakınım asteğmen bir ilimizde.
Orduevinde animüdahale timinden sorumlu.
Şehitlerle haşır neşir bir insandı.
Yıl 1993.
Bir gün orduevine gece 01. gibi askeri bir timle bir şehit naaşı bırakılır.
Getirenler yol yorgunudur, uyurlar.
Bizim genç nöbetçi...
Uykusu yoktur.
Naaşın olduğu araca gelir.
Bakar.
O sırada çok güzel, ayva kokusuna benzer bir koku alır.
Hayret eder, uzaklaşır.
Sonra tekrar gelir.
Adı meçhul, mest edici kokuyu tekrar alır.
Ve bu hadise kayda geçer.
Bu olay.
Şehidin ne ve kim olduğunu beyandır.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
Vatan sağolsun.
Çok saygımla Üstadım.