SİLAHIM BAYRAĞIM VE SENSilah yazılmıştı alnıma daha onsekizinde Artık tanyerini ağartmak vardı kaderde Gökyüzünde yıldızlara göz kırpmak vardı Sulamak vardı kan çiçeklerini… Ölmek vardı silahın kabzasına sarılarak Bayrağın gölgesinde ya istiklal ya ölüm vardı. Korkusuzduk, yiğittik ama ürkekçe girdik, Hain, sırtlan sürüsünün içine korkusuzca… Ant içmiştik dalgalandıracaktık Al Bayrağı Müjde ile bekleyen al yazmalıya sözüm vardı Atama… Anama babama sözüm vardı, Senin ve al yazmalım uğruna çıkmıştık bu dağlara Güveniyorduk andımıza, ihtimal vermiyordum ölüme Aman vermek yoktu haine, yol kesene vatanıma göz dikene Sanki hainliği seziyorduk dağlarda, taşlarda, ovalarda Lakin kardeş, dostlarımız bir bir toprak oluyordu… Anlamıştık Azrail’in aramızda dolaştığını, Hissediyorduk ölümün nefesini ensemizde Gök kızıla boyanmıştı, yürek kan ağlamıştı Anam babam ve sen geldin alkıma Resmin o an elimde kaldı, baktım gökyüzüne Esir yaşayamazdım, hür yaşamalıyım başım dik olmalı, Birde vatanım al yıldızlı bayrağım geldi aklıma. Gözüm görmüyordu ölümü… Sadece vatan vardı Al yıldızım hala dalgalanıyordu ya, Silahımı kaptırmamıştım ya sırtlanlara… İşte o zaman rahatça, gülümseyerek selam verdim, KARA TOPRAĞA… KARA TOPRAĞA… |