Ağlama duvarları
Bu!
nasıl ölünür ağıtı sesin kolonlara yansıdığı ve ellerin kepçeye döndüğü bu acı labirentinde neredeyim kollarım nerde sevdiklerim hani/ hani çocuğumun beşiği saat.04: 17’ye kurulmuş yazgı saatim/ duvarlara sinen hissizliğin çaresizliğin sesi nerede... boğaza tıkalı toz bulutlarının hayat boşluklarında oluşan ve perdeden akan sularla yaşam saatimin anne çiçeklerinin o kekremsi tadı açlığımda/ ve bir sona gelinse bir tuğla çekilse saçlarımdan ve kavransa bedenim ellerinizde kurtarılsam gün ışığına bilmiyorum nasıl dayanır bu beden annesizliğe kardeşe ve sevgiye kavuşmamanın hüznü her yerim yarım her şeyim tarumar öldüm/ kurtulsa da acılarım enkazdan... mezarlar gördüm üstünde çocuk pabuçları ve en sevilen ren geyikli evlat hırkaları/ ve bitmiş ve yitmiş insan suretleri soğuktan gözyaşları donmuş/ insan siluetleri bir daha öldüm sıcak yuvamda insanlığımdan... |
sıcak yuvamda
insanlığımdan... A.E. H." Acımızın tarifi bu olsa gerek Emeklerin var olsun değerli şair Ali Ekber Hırlak arkadaş