TABLOLAR
aylardan
haziran günlerden yine sen bir tren sisler arasında usulca yol alıyor şehirler geçiyor, istasyonlar el sallıyor trene zamanı orta yerinden ikiye bölüyor, zaman kanıyor anılar damlıyor zamanın kesilen yerinden anılar dağların, ovaların, nehirlerin rengi oluyor tablo tablo bir tren usulca yol alıyor sisler arasında tablolar geçiyor pencereden bir pazar yeri ve kalabalıklar arasında bir çocuk annesini kaybetmiş, ümidin elinden sımsıkı tutmuş yüzlerce yüzde sonunda annesini bulmuş bir pazar yerinde öğrenmiş kaybetse de kaybolmamayı sisler arasında bir tablo tabloda bir pazar yeri ve kalabalıklar arasında bir çocuk bir tren usulca yol alıyor sisler arasında tablolar geçiyor pencereden yine bir çocuk bir çingenenin çitlembik ağacında yaklaşırken esmer yüzlü, elinde cezalarla korkuyu dizginlemek heyecanı evcilleştirmek cesareti sınamak adına ve bedelini ödemek pahasına kaçmıyor çocuk kaçmadığı için yakalanmıyor sisler arasında bir tablo tabloda bir çocuk bir çitlembik ağacında kaçmadan yakalanmamayı öğreniyor bir tren usulca yol alıyor sisler arasında tablolar geçiyor pencereden bir otobüs durağı canlanıyor tabloda durakta bir genç, mavi mantolu yüreği şiirle dopdolu mavi kartla yolculuk yapıyor, hayalleri mavi mavi gözlü bir kız seviyor, tutkuları mavi sevdiği kızın gözlerinin mavisine mahpus düşünceleri ve bir gün fark edince denizin, gökyüzünün ve yüreğinin mavi olduğunu aşkın ve mavinin özgürlük demek olduğunu anlıyor sisler arasında bir tablo tabloda bir otobüs durağı durakta bir genç mantosunda rengarenk yolculuklar gezdiriyor bir tren usulca yol alıyor sisler arasında tablolar geçiyor pencereden Beyoğlu’nda, gümüş küpe sokağında bir masanın başında Beyoğlu’na ithafen bir şiir yazılıyor: Beyoğlu! benim için kimi serseri, kimi kalender kimi sarhoş, kimi dervişsin ama her zaman yüreklisin, kendinsin senden öğrendim yıkılmayı her yıkılışla dimdik ayağa kalkmayı hatalarımla var olmayı aydınlığın hakkını verip karanlığa ayak uydurmayı senden öğrendim. bin bir çiçeğin arasından gülü fark etmeyi senden öğrendim hüznü sevmeyi sisler arasında bir tablo tabloda, bir masa başında Beyoğlu’na ithafen bir şiir yazılıyor ve hayatım şiir her tabloya ruhunu katıyor şiirle varoldum, şiirle öleceğim, biliyorum mezar taşımda bir şiir olacak toprağım şiir kokacak başucumdaki servi son şiirimi okuyacak biliyorum şiirlerimden hesabım ağır olacak bir tren usulca yol alıyor sisler arasında tablolar birbiri ardınca sıralanıyor her tabloda İstanbul, şiir ve sen seviyorum üçünüzü de İstanbul geçiyor pencereden kare kare sokaklarına sarmaş dolaş gençliğim gayr-ı meşru çocuklarım olsa da İstanbul’dan defterlerim arasında sakladığım ilan-ı aşklarım olsa da her bir semtine kıskanma İstanbul’u bak o seni hiç kıskanıyor mu sisler arasında bir tablo tabloda İstanbul, şiir ve sen tabloda bir tek ben Emrah Ayhan |