SEN BURALARDAN GİTTİNMİ
Öylesine iç çekerek
Bakarken sokaklara Yılların hangi hatıraları Geldi aklına Terkedip gidenler mi? Bir daha Dönmeyecek olanlar mı? Söyle hangi hüzün kapladı? Gönül semalarını? Söyle tüm hüzünlere inat Hangi umut Zeytin yeşili gözlerinde Çakmak çakmak Tel tel aklar Düşmüş saçlarına Simsiyahtı bir zamanlar Hiç yaşanmamış gibi sanki Kaldırımlarda kaybolan o hatıralar Bir Seher Vakti Ardında hoş bir seda Ve keder bırakıp da Sen buralardan gittin mi? Mevsim yapraklarını dökerken Sen yaprakları solmayan iklime Gül Gamzelerin açıp da gittinmi? Bir Seher Vakti Hüzün Bırakıp da ardında Özlemini çektiğin yurduna gittinmi? Ayrılık bitti gel ciğer parem Canım Kızım hoş geldin İlk Cennet Meyvem diyen Babana gittin mi? Doğumdan da önce Ölüme nikâhlanır insan Ve en önce Doğumdan da önce Ölüm tebessüm eder Şefkat ile yüzüne Bu bir duraktır O sonsuz dirilişe. Çığlıklarımın duyulmadığı Derinliğinde kaybolduğum Bu dipsiz kör kuyularda Anlamsız kelimeler karalıyorum Kaşların gerilmiş birer yay Bakışların zehirli bir ok Anladım bu çöllerde Senden gayrı Leyla yok Peki ya ben ben neyim Mecnun bile değilim Sen yılların Ötesine gitmiş olsanda Endamın kalmıştı Gezdiğin yollarda Endamın Gözlerimi yakalamıştı Bir ikindi vakti Sokağın dönemecinde Bu nasıl bir intikamdı böyle Yıllar sonrasından Yıllar öncesine atılan Bu nasıl bir oktu böyle Yeşile benzeyen Siyah gözlerinle Sokakta yürüyordun Evet o sendin Endamından tanıdım Evet o sen değildin Köşebaşındaki Endamındı, Ve ansızın beni Kalbimden yakalamıştı. Gözlerininin rengini gördüm. Maviye çalan bir yeşildi. Hayrettin KIZILOĞLU |