Mahpushane Hatırası
Mahpus hane günlüğü öyle yoğun ki işler
Bilseler vakit yetmez, zaman geçmez diyenler Sabah namazı başlar kuran tesbih zikirler Huşu ile kılınır sonra Kuşluk namazı Sayım vakti gardiyan hızla kapıyı açar Nur yüzlü nur alınlar bir bir hizaya geçer Sayım verilir sonra toplanır üçer beşer Buruk olsada kalpler tatlı olur sohbetler Birazcık istirahat on on iki arası Karavanalar gelir başlar yemek molası Müezzin ezan okur gelir namaz sırası Namazın arkasından herkes kurana geçer Kimi bir kimi iki kimisi beş cüz okur Okunan cüzler ile her gün bir hatim olur Öyle meşgul beyinler kuran ile doludur Bu yoğunluk içinde ikindi vakti olur Davudi bir ses ile müezzin ezan okur Sonra bütün mahkumlar toplu namaza durur Ve namazın ardından tesbihatlar okunur Tesbihat sırasında bütün kalpler bir olur Namazın arkasından neşeli sohbet başlar Kadere razı herkes suçlu değildir başlar Bu yüzden daima dik asla eğilmez başlar Tatlı dil gülerdir yüz kalpler yüzlere vurur Ardından akşam vakti sayım var hizaya gir Gardiyan sayım yapar kapılar kilitlenir Ezan ile birlikte akşam namazı gelir Huzurludur cemaat toplu namaza durur Sonra yemek vaktidir bereketli sofralar Hep birlikte lezzetle yemeğe kaşık sallar Yemeğin arkasından yapılan o dualar O daracık mekanlar sanılır saray olur. Gardiyan dahi şaşkın ne ah var ne inilti Mazgallardan hisseder gelen tatlı esinti Gül kokusu yaymakta yorgun bir akşam vakti Bu hali seyredenler orda Yusuf’u bulur. Bireysel zaman başlar herkes kendi halinde Kiminde kağıt kalem kimi metup elinde Herkesin boynu bükük nemli yaş var gözlerde Biraz daha gamlanır onlar bu saatlerde. Sonra yatsı ezanı ferahlatır kalpleri Taktiri ilahiye bağlarlar sebepleri Namazları işaret, duru şehadetleri. Sadece Allah’a dır bütün şikayetleri Namazdan sonra başlar toplu hatim duası Kalplerinde tek nüve sade Allah rızası Ne makam var ne mansıp, yüzler nurlar aynası Daracık koğuş olmuş sanki cennet sahrası Şu yazdığım manzara bir mahkumun dilinden Anlatırken yağmur gibi yaş akar gözlerinden Suçum aynı değildi fakat verildim sehven Ben eli kanlı katil, bu nurlu yüzler neden Girerken çok tedirgin halde girdim koğuşa Kendimi hazırladım şeytani bir savaşa Bir iki beş gün on gün geçti sinsi uğraşla Ve sohbetim başladı tertemiz arkadaşla Ne bana sırt döndüler ne beni irdediler O temiz kalplerini gülerek gösterdiler Huzur içinde geçti o up uzun geceler Ve nihayet silindi gitti tüm bilmeceler Ben ki kanlı katilken suçuma bakmadılar Kaç defa denedimse hiçte aldatmadılar. Ben onlardan razıyım çıktığımda koğuştan Sandım selam getirdiler Hazreti Yusuf’tan.. |
mükemmel bir şiir okudum
emeğine yüreğine sağlık kutlarım.