Kış kapıda sankiVe kasım da kayıp oldu avuçlarımın içinden üfleyi üfleyi gitti Aralıkla buluşmuş diyorlar Üşüyorum ellerimi sobaya sonra kalbime götürüyorum Dolaptan çıkartım yünden dolamamı şapkamı eldivenimi Kış geldi sanırım üşüyor hücrelerim Habire her kışda çocukluğuma giderim Rahmetli dedem gelir aklıma Sobayı yaktığında ezan vaktinde abdest alıp namaza durduğunu izleyip onunla secdeye varırdım Sanırım o zamanlar alnım secdeyle tanıştı Ve sonra misafirler gelirdi her daim Çay sobada hazır beklerdi -“Salih ağa ,derlerdi ona bizsiz mi içersin çayları Olurmu olurmu hoş geldiniz sizsiz olmaz dı Ellerinden öperlerdi , bende kıskanır koşarak öperdim ve tepside kan kırmızı çaylar dağıtılırdı o soğuk kışlarda hem gönülleri yürekleri ısıtandan Açlar mı susuzlar mı sorulur du evde ne varsa ikram edilirdi Gelmişden geçmişden anlatırlardı Ben dedemin dizinin dibinden ayrılmazdım utanırdım koruduğunu hissederdim başımı okşardı O ara dışarıda dipinin sesi melodi olurdu sanki ıslık çalardı rüzgar Fazla kalmazlardı Çünkü erken başlardı hayat Seher vakti herkes ayakdaydı çünkü Ve şimdi ben babaanne ve anne anne olduğumda anladım , anladım ki Torun deyince gözlerim parlıyor yüreğim zıplıyor yanımdan kayıp olurlarsa ben kayıp oluyorum dünya denen karanlık handa Onlarsız ömrün eşiğinde! Yüreğim cız diyor gibi kapıda rüzgarın ıslık sesi gibi Gökden kar taneleri gibi yapışıyor tenime hasret Dünya bir dönme dolap imiş , sırasıyla binip yaşıyor hisediyoruz Velhasıl yaşıyoruz kader merdivenlerini yavaş yavaş çıkarak hangi handa Durak ederiz kim bile! Ayşe Kavak |